Şehirlerin cadde ve sokaklarında gezerken, kaldırımların yarısının barikatlarla kapatıldığını görüyoruz. Burada bir inşaatın başladığını anlıyoruz.
Bazı inşaat sahipleri veya yetkilileri :
"Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz" levhası asarken, bazıları gerek duymuyor.
Kaldırımın yarısı, ne kadar süreceği belli olmayan bir inşaat sürecine kurban ediliyor.
Peki olan kime oluyor?
Kaldırım dile gelip:
"Hey ne oluyor, kimden izin aldınız da işgal ediyorsunuz alanımın yarısını?" Diyemiyor.
Peki insanlar diye biliyor mu bir şey?
Tabii ki hayır.
Onlar da hiçbir şey diyemiyor değil, demiyor.
Kaldırımın ona kalan bölümünü zor da olsa kullanıyor.
Devletin ya da belediyelerin bu konuda bir yaptırımları oluyor mu?
Bilmiyorum.
Anlı şanlı inşaat şirketleri, anlı şanlı bankalar, verdikleri rahatsızlıklardan dolayı özür levhası asıyorlar da vergisi alınıyor mu?
Onu da bilmiyorum.
Bildiğim şudur: Eğer insanların kaldırımda rahat yürüme haklarını sınırlıyorsan, bunun bir karşılığı olmalı. O çevrenin halkına yenilik getirmeli.
O çevredeki okula kitap armağan etmeli, kütüphane yapmalı, o kentin hastanesine ya da herkesin kullandığı kurumuna yardım etmeli, öğrenci okutan sivil toplum kuruluşlarına katkı koymalı. Örnekler uzatılabilir. Bunların hiçbiri yapılmıyor.
Eğer devlet kurumlarından biri ya da belediyeler, bu kaldırımın işgalinden dolayı bir bedel alıyorlarsa, o bedeli o çevrenin insanına mutlaka ulaştırmalı. Ulaştıracak işler yapmalı. Bunlar yapılmazsa, biz de buna itiraz etmezsek, koyundan farkımız kalmaz.
Şimdi diyeceksiniz ki: "Ey Cemal Ataman tüm ülkeyi kahreden çevresel sıkıntılar varken, bunları mı dert ediyorsun?" Yüzde yüz haklısınız. Ülke cayır cayır yanıyor, insanlarımız yanıyor, yüreklerimiz yanıyor. Hidro elektrik santral, rüzgar enerjisi santrali, madenciler başımızın derdi. Avdan köylülerinin ve onlara destek olan çevreci dostların mücadelesi bütün Türkiye'de ses getirdi.
Her yerde ağaç katliamları, coplanan, gazlanan köylüler. Bütün direnişlere rağmen çıkarılan, İklim Yasası, Orman Alanlarını İmara Açan Yasa, Zeytinlikleri Madencilere Açan Yasa meclisten geçirildi.
Bunlar ülkemizi çölleştirecek. Ormanlarımızı yok edecek.Ormanlarla birlikte su kaynaklarımız da yok olacak.
Bir bakacaksınız, Çatalçeşme'nin suyu akmaz olmuş, Altındere'nin çağıldayan, insana hayat katan suyu kesilmiş. Menderes'in hali zaten belli. Honaz'daki Göz kurusa, Dalaman Çayı, Çürüksu akmaz olsa ne olur halimiz?
Bir avuç zengini daha zengin etmek için yapılan çalışmalar, buna sessiz kalan, savunan vekiller, yandaş basın.
Gün gelecek, devran dönecek, suça sessiz kalanlar, destekleyenler çok çok üzülecek.
Gerçek vatanseverler, gerçek milliyetçiler, çevreye sahip çıkanlardır. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı duranlardır.
Güzel olan bir şey yok mu peki? Var elbette. Buldum bir tane. Atatürk'ün Mozolesi'nin önünde diz çöken Belçikalı bakan ve söyledikleri, kayda ve övgüye değer.
Buradaki Atatürk düşmanları, kim olduklarını herkes biliyor, Atatürk'ü itibarsızlaştırma, unutturma gayretindeyken, Belçikalı Bakan Françken gönlümüze su serpti.
Güzel günler umuduyla hoşça kalın, dostça kalın.