Geçtiğimiz hafta Lozan Barış Antlaşması'nın 102. yıldönümü, çeşitli şekillerde kutlandı.

Milli Mücade sürecinin zaferle sonuçlandığının resmi olarak kabulü Lozan’da imzalanan barış anlaşması sayesinde sağlanmış oldu.

Misak-ı Milli sınırlarının içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi Lozan'dır.

Bu anlaşmanın içeriğinin ne kadar kıymetli olduğu, yüz yıl boyunca, içeriden ve dışarıdan, Lozan’ı içine sindiremeyenlere her şekilde gösterildi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşam hakkına ülke içinde saldıranlar başaramayacaklarını anladılar ve yeni yöntem olarak ülkemizin çevresini kuşatmaya başladılar.

Öncelikle Suriye'de Beka Vadisi'nde kurup büyüttükleri PKK Terör Örgütü'nü Irak'ın kuzeyine çekip Türk Ordusu'na oradan saldırttılar.

Irak'ın kuzeyi kontrolsüz hale geldikten sonra Saddam'ı devirip Irak'ın bölünmesi için gerekli altyapıyı sağladılar.

Suriye"de Esat rejimi hedefe konuldu ve rejimi devirirken ülke içinde silahlı güçlerin ortaya çıkıp gelişmesi sağlandı.

İran ve Rusya destekli Esat'ın devrilmesi uzun zaman aldı ancak 2024'te yapay bir güç olan HTŞ'nin ülkeyi ele geçirmesi sağlandı.

Yapay güç ifadesini özellikle vurguladım çünkü mevcut yönetim İsrail'in saldırılarına açık olmakla beraber Lazkiye'deki Nusayriler'i de Fırat'ın doğusundaki PYD/PKK yapılanmasını da kontrol edecek güçte değil.

Suriye'nin geleceğini, hazırlıkları yapılan anayasa çalışmaları belirleyecek.

Irak anayasası'nda görülen en büyük sorun; federal bir yapıda olmasına rağmen kuzeydeki bölgesel yönetimin ayrı bir silahlı güce sahip olmasıdır.

Dünyanın hiç bir federal devletinde eyaletlere silahlı kuvvet bulundurma hakkı verilmez.

Biz bu duruma gerekli tepkiyi veremedik.

Bu durum başka bir yazının konusudur.

Irak anayasası, Suriye'deki müstakbel anayasa için örnek olacaktır.

Gelelim başlıkta yazdığım ifadenin açılmasına:

Lozan anlaşmasının güçlükle kabul ettirilen 16. Maddesi okunduğunda : Türkiye Cumhuriyeti'nin çizilen sınırların dışındaki bölgelerde hak iddia etmemekle beraber komşu üllelerin yapısında meydana gelecek değişiklikler üzerinde söz sahibi olma hakkı görülmektedir.

İngiliz mandasından çıkan Kıbrıs'ta garantör ülke olma hakkımızı bu maddeye istinaden almıştık.

Kardak kayalarında istediğimizi elde ederken yine Lozan’ın 16. Maddesi bizim dayanağımız oldu.

Suriye'de özellikle Fırat'ın doğusunda kurulacak bir sözde bölgesel yönetime itiraz etme ve hatta müdahale etme hakkımız vardır.

Irak Anayasası'nda ıskaladığımız ayrı silahlı kuvvet kuruluşunu Suriye'de var gücümüzle engellemeliyiz.

Yazıyı okuduğunuzda PKK Terör Örgütü'nün neden Lozan’a dil uzattığını ve ABD Büyükelçisi Tom Barak'ın Lozan’dan neden rahatsız olduğunu daha iyi görmeniz umuduyla.