Ormanlarımız, bize nefes veren en önemli değerlerimizdendir.

Ama bu yaz o nefes, neredeyse boğazımızda düğümlendi.

O kadar çok yangın haberi aldık ki; adeta içimize işledi.Yangınlar artık sadece felaket haberi değil; yüreğimizde açılan derin bir yaradır.

Honaz Dağı’nın gözyaşı, Buldan yaylasının çığlığı, hepimizin içinden yükselen bir feryada dönüştü.

Geçen ay Eskişehir ve Çanakkale’deki orman yangınları içimizi yakmıştı. Geçen hafta başında Kastamonu, Karabük, Bartın ve Hatay’dan orman yangını haberleri geldi. Son olarak Söke-Sazlı’da bir orman yangını…

Kayseri ve Uşak’ta yanan tekstil fabrikaları ile birlikte, ülkenin dört bir yanından gelen yangın haberleri uykularımızı kaçırdı.

Yakın zamanda en yakınımızda Honaz Dağı alevlere teslim oldu. Buldan’ın yemyeşil dorukları bir anda siyah kül bulutuna gömüldü. Denizli’den baktığımızda, karabulutların üzerimize çöktüğünü hissettik.

Yangınlar sadece ağaçları değil, binlerce canlıyı da telef etti…kuşlar, böcekler, ormanın derinliklerindeki hayvanlar… Tarlası kül olan köylü, sürüsünü kaybeden çoban, evini yitiren insanlar… Her yangın, sanki yarınlarımuzls ilgili bizden bir parça koparıp gitti.

Rüzgârla coşan alevlerin, Buldan’dan Buharkent’e doğru sürüklediği yangın, ancak aktıncı günde kontrol altına alınabildi. Belediye Başkanı Mehmet Ali Orpak duygularını şöyle özetliyordu:

“Ne yazık ki bu yangında geniş ormanlık alanlarımızı ve alevlerdeki hayvan dostlarımızı kaybettik. Ama en büyük tesellimiz insan kaybı yaşanmamış olmasıdır.”

1-9Honaz Dağı’ndaki “Çöke Yangın Göleti’ne” römorklarla su taşıyan köylülerimiz ve görevli ekipler büyük gayret gösterdi. Ama tüm mücadeleye rağmen doğa ağır bir yara aldı.

Yaralı bir yaban keçisinin hayata tutunamaması, seyreden herkesi en yakınını kaybetmiş gibi sarstı.

Bugün Honaz Dağı, Cankurtaran yaylasına bakan yanmış yüzü ve kararmış topraklarıyla sessiz ve hüzünlü görünüyor.

2-5Yangınların kasıtlı olup olmadığını bilmiyoruz. Ama ihmaller ve göz ardı edilen tedbirler felaketin büyümesine yetti. Her yangın sonunda “gereken önlemler en kısa sürede alınacak” söylemleri maalesef hep boşlukta kalıyor.

Gerekli önlemlerin alınması konusunda Denizli Yörükler Derneği Başkanı Yaşar Celal CEYLAN çok dikkat çekici bir öneri sundu.

Başkan CEYLAN şöyle sesleniyor:

“Bugün geldiğimiz noktada tarım, hayvancılık ve ormanlarımızın durumu içler acısı. Dağların sorumluluğu, onları koruyanlara geri verilmelidir. Ormanların gerçek bekçileri yörüklerdir. Keçi besiciliğini canlandıracak, toprağın bereketini koruyacak acil projelere ihtiyaç var. Çünkü Yörükler dağları ve ormanları en iyi bilen ve koruyanlardır.”

Atatürk’ün yıllar önce söylediği söz bugün daha anlamlı:

“Toros Dağlarında bir Yörük çadırı görürseniz ve dumanı tütüyorsa, bizi kimse yıkamaz.”

Çünkü Yörük, dağların dili ve doğanın hafızasıdır.

Ormanlarımız, sadece ağaç topluluğu değil; bizim için önemli bir yaşam kaynağıdır. Ormanlarımız yandığında umutlarımız da kaybolur.

Onları korumak, sadece bugünü değil, yarınımızı da savunmaktır.

Toprak, ağaç, hayvan, kuş, insan… Hepsi birbirine bağlıdır. Doğamızı korumak, insan olmanın temel görevidir. Yangınlara duyarsız kalmak yerine el uzatmak, doğayla yeniden barışmak, çocuklarımıza nefes alacak bir dünya bırakmaktır.

“YANGIN VAR” diye bütün vicdanlara sesleniyorum. Lütfen yangınlara karşı duyarlı olalım ve toplum olarak elimizi taşın altına koyalım. Bütün imkanlar öncelikli olarak yangınların çıkmaması ve ormanların korunması için kullanılmalıdır.

Honaz Dağı’nın Cankurtaran’a bakan yüzü yoldan geçen herkese hüzünlü duygular bırakıyor.

Duygularım kızgınlığımla bir…

Bir şiirle anlatmak istedim. Siz bir ağıt da diyebilirsiniz. Bu sözler, sadece bir dağa değil; yitirdiğimiz geleceğimize yazılmıştır.

Honaz Dağı’nın küllerinden yeniden filizlenecek her yaprak, bizim de umutlarımızı yeşertecektir.

Sağlıklı, huzurlu ve yangınsız bir gelecek diliyorum.

İyi Haftalar…

HONAZ DAĞINA AĞIT

Her yanın kararmış, toprağın taşın,

Sesi mi duyulur uçmayan kuşun?

Ağaçların yanmış, hüzünlü başın!

Honaz, seni kim bu hale getirdi?

Hayatı öldürdü, yaktı, bitirdi.

Ne ulu dağ idin, bakan coşardı,

Yemyeşil ağaçlar seni okşardı.

Yayla havasına sana koşardı.

Seni gören gözyaşını tutamaz,

Gözyaşı sel olur, sana bakamaz.

Ne denir ki; seni görmeyen göze,

Yalan dolan ile anlatan söze,

Vicdanı körelmiş o arsız yüze.

Yandı yüreğimiz seninle birlik,

Seni yakan, daha görmesin dirlik!

Yusuf KABUKÇU