Kültür emperyalizmini komplo teorisi diye nitelendiren tatlı su balıkları var bu ülkede. Arabesk kafalı, kozmopolit sömürge aydınları, hayat pahalılığı ve yoksulluğa karşı gösterdikleri tepkiyi, zihinlerini ipotek altına alan kültür emperyalizmine karşı gösteremiyorlar!

Hiç kimseyle polemiğe girmeden kültür emperyalizminden birkaç örnek sunmak istiyorum.

Gaziantep eski Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Arık, yurt dışında lüks otel odalarının komidin çekmelerinde mutlaka İngilizce, Almanca ya da İtalyanca bir İncil bulunduğunu ve İncil'in birinci sayfasında; 'EY RAB, KONSTANTİNA'YI BİZE İADE EYLE, YAVRULARIMIZI DA...' diye yazdığını söylüyor.

Hristiyan Batı dünyasının İstanbul'un fethini kabullenememesi anlaşılabilir bir travmadır; fakat bu yavrular kimdir?

Başsavcı Arık, daha sonra Moskova'da Türklere yakın bir tarih profesörü ile ahbap olur. Profesör, Ortodoks Hristiyandır ve dinî inancı güçlü, bilgili bir bilim adamıdır. Arık, otel odalarının çekmecelerinde rastladığı İncil'in ilk sayfasında yazan o cümlenin ne anlama geldiğini profesöre sorar ve şöyle bir cevap alır:

- İstanbul’u kaybetmekten Hristiyan âlemi o kadar rahatsız değildi; ama Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde uygulanan “DEVŞİRME“ sistemi ile Hristiyan çocuklarının en gürbüzlerini katırların sırtındaki sepetlere koyup önce Çanakkale’ye, sonra da Bursa’ya götürdünüz ve orada sünnet ettirip Müslüman yaptınız!

Çabuk öğrenen ve beyni güçlü olan devşirme çocukları Enderun’a yolladınız; orada okusun, bilim öğrensin diye. Pazusu güçlü ve kuvvetliyse onları Yeniçeri Ocağı'na gönderdiniz. İyi savaşmayı, iyi savunmayı öğrensinler, sağlam birer asker olsun diye. Sonra bir savaş zamanında o yeniçerilere savaş meydanında HRİSTİYANLARI KIRDIRDINIZ...“

Sohbet bu minval üzere uzar gider. Başsavcı Arık'ın kafasına birşey takılır:

- Yahu üstat sen şimdi böyle söyleyince, aklıma başka bir şey geldi. Bizim ülkemizdeki FETÖ Olayı, bunun bir rövanşı mı yoksa?" diye sorar.

Profesör:

- Hah, ta kendisi! diye cevap verir.

Kendi kurdukları özel okullarda eğitmek üzere 81 vilayetin en seçkin, gürbüz ve zeki çocuklarını seçmişlerdi. Başsavcı Arık, profesörden bunları duyunca "Vay anasını..." diyerek irkildiğini söylüyor.

Aslında bunda şaşırılacak bir şey yok. Son dönemdeki bu sinsi plana, Osmanlı'dan Cumhuriyete intikal eden misyoner okullarının faaliyetlerini de eklerseniz meselenin ne kadar karmaşıklık ve izaha muhtaç olduğunu göreceksiniz.

- Efendim, yabancı okullar meselesi Lozan'da görüşüldü ve statüleri devlet tarafından kabul edildi. Bu okullar devlet tarafından denetleniyor.

- Peki, dinler arası diyalog bu denetlemenin neresinde kalıyor?!

Şimdi bir ülke düşünün ki Tanzimat'tan günümüze kadar topraklarında yabancı okullar faaliyet göstersin! Anadolu'nun içlerinde Amerikan, Fransız, Alman, İtalyan ve Yahudi misyoner okulları açılsın! Bu okullar hem eğitim hem de kültürel etki amacıyla kurulmuş olsun ve çoğu kendi dinî kurumlarının uzantısı olarak faaliyet göstersin!

Bir de şu yabancı okullar listesine bakar mısınız?

1. Amerikan Misyoner Okulları

Robert Kolej (İstanbul, 1863) , Üsküdar Amerikan Lisesi, Tarsus Amerikan Koleji (1888)

İzmir Amerikan Koleji, Merzifon Amerikan Koleji (Anadolu Koleji, 1886), Antep (Gaziantep) Amerikan Koleji. Bu okullar özellikle Protestan misyonerlerin faaliyet alanıdır.

2. Fransız Misyoner Okulları

Saint Benoît Lisesi (İstanbul, 1783), Saint Joseph Lisesi (Kadıköy, 1870), Notre Dame de Sion (İstanbul, 1856), Saint Michel Lisesi (İstanbul, 1886), İzmir Fransız Koleji. Katolik misyonerler tarafından açılan okullardır ve eğitim dili Fransızcadır.

3. İngiliz Misyoner Okulları

İzmir İngiliz Kız Koleji. İstanbul’daki İngiliz rahibeler tarafından açılan okullar, Anglikan Kilisesi desteklidir.

4. Alman Misyoner Okulları

Alman Lisesi (İstanbul, 1868)

5. İtalyan Misyoner Okulları

Bu yabancı okulların çoğu Hristiyan misyonerler tarafından kuruldu. Eğitim dili genellikle İngilizce veya Fransızcadır. Hem müfredattaki dersleri hem de mensup oldukları dinin eğitimini vermektedirler. Osmanlı azınlarından Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerin yanı sıra Müslüman çocukları da zamanla bu okullara gittiler.

Cumhuriyet Dönemi'nde bu okulların çoğu kapatıldı. Bir kısmı günümüzde özel yabancı okul statüsünde eğitim faaliyetlerine devam etmektedir. Sadece bu yabancı okullar listesine bakmak bile meselenin güncel değil tarihî bir derinlik taşıdığını gösteriyor.

Necdet Sevinç, 1970'li yıllarda Oymak Yayınları'ndan çıkan "Ajan Okulları" kitabında bu konuyu derinlemesine irdelemişti. Necdet Sevinç'in misyoner okullarıyla ilgili beyin yakan sorularını paylaşmak istiyorum.

"Bu okulların ne işi vardı Türkiye'de? Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve diğer ülkeler, Türk eğitimine katkıda bulunmak için mi inşa ediyorlardı [bunca] okulu? Yoksa bu okulların, bu okullarla birlikte devreye sokulan [yabancı] öğretmenlerin başka bir görevi mi vardı?

Gerçekten bu [yabancılar] öğretmen miydi? Mesela şu Piyer Kıyar? İstanbul'a geldiği andan itibaren Türk İstihbarat Servisini neden peşine takmış, sonra niçin demir parmaklıkların arkasına kilitlenmişti?"

Bu ülkenin aydınları, kültür emperyalizmi karşısında "vay anasını..." diye hayıflanmadan önce, keşke Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerinden derinlemesine haberdar olsalardı! Kalın sağlıcakla.