Sevgili Denizli Güneş Gazetesi okurları, gazetemizdeki ilk yazıma, hepinize içtenlikle "Merhaba" diyerek başlıyorum.
Denizli'de gazete okuyan pek çok kişi, Pamukkale ve Deha20 gazetelerindeki yazılarımı bilirler.
Yazılarımda içgüvenlik, Milli Savunma ve Uluslararası Güvenlik konularındaki güncel gelişmeleri yorumlayacağım.
Jandarma Genel Komutanlığı'nda subay olarak görev yaparken edindiğim tecrübelerim ve açık kaynaklardan ulaştığım bilgiler yazılarıma ışık tutacak.
Son günlerde gğndemi dolduran konulara baktığımızda; Gazze Savaşı, Suriye'deki Anayasa çalışmaları, Terörsüz Türkiye başlığıyla yürütülen süreç ve Ukrayna Savaşı'nın geldiği aşamaları görüyoruz.
Bölücü terörün bitişi söz konusu olunca ilk yazımıza onunla başlamalıyız:
Devlet Bahçeli'nin herkesi şaşırtan açıklamalarıyla terörün bitirilmesini hedefleyen bir süreç başladı ve meclis içindeki diğer partiler destek verdiler.
Bahçeli'nin söylesiklerinden anladığımız kadarıyla: Abdullah Öcalan, PKK Terör Örgütü'ne silah bırakma çağrısı yapacak muhtemelen terör örgütü bına uyacaktı.
Abdullah Öcalan beklenen çağrıyı yaptı ve terör örgütünün yöneticilerinden olumlu tepkiler geldi.
Gelişmeler üzerine Devlet Bahçeli, PKK fesih kongresinin Malazgirt'te toplanmasını ve Malazgirt Belediye Başkanı'nın gerekli organizasyonu yapmasını istedi.
Buraya kadar olan kısımda söylenenlerin yorumlanması gerekir:
Bahçeli, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çok etkili tedbirleri sayesinde PKK Terör Örgütü'nün adım atamaz hale geldiğini bu nedenle teröristlerin, hiçbir talepte bulunmadan silahlarını bırakması gerektiğini düşündüğü için bu çağrıları yaptı.
Nitekim Cumhurbaşkanı "Eğer çağrılara uymazlarsa Türk Ordusu, çok daha ağır saldırılar yaparak PKK'nın bitmesini sağlayacak" diyerek, sürecin nasıl yürüyeceğini anlatmış oldu.
Diğer taraftan Murat Karayılan da tersten okuyarak kendi tabanına "Silahla yapılabilecek her şeyin yapıldığını ve gelinen noktada istenen hedefe ulaştıklarını" söyleyerek silah bırakma konusuna olumlu baktığını belirtti.
Ben birinci çözüm sürecinde Diyarbakır'da görevliydim. Nevruz meydanında Öcalan'ın mektubu okunurken yaşanan coşkuya bizzat şahit oldum.
Öcalan, barış çağrısı yapıyor, birlik ve beraberliğin önemine vurgu yapıyor hatta Misak-ı Milli"nin değerini dillendiriyordu.
Söylemleri meydandaki herkesi memnun etmiş, heyecan yaratmıştı.
Diyarbakır'daki bu coşku, ülkenin tamamına yansımıştı yani Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan herkes barışı istiyordu.
Bu kadar kıymetli bir süreç maalesef iyi yürütülemedi ve çok daha fazla kan döküldü.
PKK yöneticileri barış çağrılarını "Kırsala dayalı şehir gerillası" olarak adlandırdığı, şehirleri mahalleleri abluka altına almayı hedefleyen bir planın uygulanması için fırsata dönüştürdü.
O kanlı biten süreçten sonra kimse "çözüm süreci" ifadesini konuşamaz oldu.
Yazdığım üç kitapta ve makalelerimde, çözüm sürecinin önemini ve gerekli olduğunu anlattım.
Çözüm süreci gereklidir ve aynı zamanda siyasi hesapların çok üstünde titizlikle uygulanması zorunludur.
Ülkemizde siyaset yapan hiç kimsenin, gelecek siyasi kazanımlarını düşünerek bu süreci manipüle etmeye hakkı yoktur.
PKK Terör Örgütü'nün yöneticileri, önceki süreçte barış istiyor görünerek, şehirlere inmeye çalıştı.
Şimdi başlatılan süreçte de benzeri çalışmalara fırsat verilmemelidir.
Dağ kadrosu, terör örgütleri için bir yüktür. Çok geniş dağlık alanlarda lojistiğini sağlamak çok zordur.
PKK Terör Örgütü, kaçak malzeme taşıyanlardan ya da halktan zorla malzeme temin ederek lojistiğini sağlamaktadır.
Bu yöntem de halkın terör örgütüne bakışını olumsuz etkilemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında silah temini ve lojistik açıdan zor durumda olan PKK, kendimizi lağvediyoruz diyerek bitmiş olmaz hatta yükten kurtulmuş olur.
Görüntüye aldanmadan şehirlere çok dikkat edilip, TUSAŞ saldırısını yapan TAK/PKK terör örgütünü gözden kaçırmamalıyız.
Diğer taraftan başlatılan süreci, Suriye'deki gelişmelerden bağımsız düşünemeyiz.
PKK Terör Örgütü, Suriye'de elde edecekleri kazanımlara dokunmama karşılığında, diğer bölgelerde bir müddet ölü taklidi yapabilir.
Başlatılan süreç değerli olduğu kadar büyük riskler de barındırmsktadır.
İlk yazıyı daha uzun tutmadan burada bitiriyorum. Devamında konuyu işlemeye devam edeceğim.