Siyah-beyaz televizyonlar yaşamımıza girdiğinde, açıp kapatmak için kanal değiştirmek için -ne kadar zahmetli de olsa- kalkıp tuşlara dokunuyorduk. Hatta televizyon değiştirdiğimde dokunmatik olanını almıştım.
Arkadaşlar: “Parmağı ağrıyacak sanki” diye alaylı cümleler sarf etmişlerdi. Dönem hızla değişti. Renkli ve uzaktan kumandalı tele- vizyonlar girdi yaşamımıza. Tam tembel işi, yerinden kalkmadan, elindeki uzaktan kumanda cihazıyla açacaksın, kapayacaksın, kanal değiştireceksin.
Sonra arabaların kapıları, garaj kapıları, klimalar, vantilatörler ve daha birçok araç gereç uzaktan kumandalı oldu. Uzaya gönderilen uzay araçları bile.
Evlerde uzaktan kumanda savaşları yaşanıyor gizliden gizliye. Kimi evde beyefendiler kimi evde hanımefendiler alıyor kumandayı. Bazen de çözüm ikinci televizyonu almak oluyor. Akıllı evler çıktı şimdi. Uzaktan kumandayla ısıtılıyor, soğutuluyor, sayamayacağım birçok özelliği olan evler.
Peki, uzaktan kumandaların göze görünmeyenleri var, desem ne dersiniz?
Bazı evlerde kadının elinde, bazı evlerde erkeğin elinde. Bazen, gelinle kaynana kavga ederler erkeğin kumandasını ele geçirmek için. Eşit olmak, eşit yaşamak yerine, kumandayı, ben bilmem kocam bilir, diyerek gönüllü teslim eden kadınlar da var biliyoruz. Bazı erkekler de belki acizliklerinden teslim ederler eşlerine. İç güvey olanların durumları tam bir eziyet. Sahi nedir iç güvey?
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre: Maddi açıdan daha güçlü tarafın kadın olması durumunda, erkek tarafının evliliğini kadının evinde sürdürmesidir.
Zamanımızda, kadının evine taşınılmasa da o kadının ve ailesinin zenginliği nedeniyle, erkeğin tam bir teslimiyet göstermesidir. Uzaktan kumandalı insanlar, yalnızca eşler mi oluyor?
Her yerde görebiliriz onları.
Uzaktan kumandalı bürokratlar, uzaktan kumandalı din adamları, uzaktan kumandalı gazeteciler, uzaktan kumandalı bakanlar, uzaktan kumandalı milletvekilleri...
Yap et!
Tamam efendim.
Parmağını indir, parmağını kaldır!
Emredersiniz efendim.
İlkokul beşinci sınıftayken, öğretmenimiz Ali Demiral:
Ne olmak istersiniz? Diye sormuştu. Kimimiz öğretmen, kimimiz doktor, kimimiz pilot, kimimiz mühendis olmak istediğini söylemişti. Sadece bir arkadaşımız, Ramazan: “Ben çoban olmak isterim, yatacaksın kepeneğin içine, yakacaksın sigarayı, kavalın da olacak.” Demişti, hepimiz şaşırmıştık. Şimdi uzaktan kumandalı damatlara, “ben bilmem eşim bilir” diyen kadınlara, milletvekillerine, bürokratlara bakıyorum da doğru seçimi dağda çobanlık olarak gören Ramazan aklıma geliyor
Demek ki uzaktan kumandalı aletler yaşamımızı kolaylaştırırken, uzaktan kumandalı kişiler zorlaştırıyor. Şimdi sorgulayın kendinizi baylar bayanlar. Uzaktan kumandalı mısınız, kendi kararlarını veren özgür bireyler mi?
Nesimi'nin şiiri, şarkı olmuş. Severek söyleniyor, dinleniyor. Bir dörtlük aldım.
MİNNET EYLEMEM
Bir acayip derde düştüm herkes gider karına
Bugün buldum bugün yerim hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren hüdadır kula minnet eylemem.
İyi ahlakı, saçta, başta, başka yerlerde arayanlara...
İKİ KİTAP İKİ YAZAR
İki kadın yazar, ikisi de yurt dışında yaşıyor. Gülçin Kaya Rocheman Fransa'da Paris'te yaşıyor. Nilay Yılmaz Durmaz, Kanada'da Montreal'de yaşıyor.

Nilay, Aydın doğumlu, çok yakın arkadaşlarımızın kızı. Elimizde büyüdü desek yanlış olmaz. Bağlantımız hiç kopmadı. “Demir Kanatlı Kelebek” ilk kitabı.
On iki yıl, gizliden gizliye sevilen, vazgeçilmeyen bir kadın. Sevdiğini on iki yıl söyleyemeyen, söylerse kaybedeceği korkusu yaşayan bir adam. Milletler arası bir kaosu engellemeye, hayatta kalmaya çalışan adam. Gördükleri ve duydukları karşısında kafası karma karışık bir kadın.

Üç yüz sayfayı biraz geçen kitabı iki günde okudum. Kitaplar yazarının aynasıdır. Sanırım bu kitap da Nilay'ın yaşamının aynası. Arka kapağı kitabın içeriğine ayna tutuyor. Kutluyorum Sevgili Nilay'ı. Yeni kitaplar beklediğimi de söylemeliyim. Kanada'ya selamlar.

İkinci kitabımız “Hasarsız Satılık Beden”. Gülçin Kaya Rocheman'ın. Almanya'da doğmuş. Denizli Anadolu Lisesi'ni bitirmiş. Mehmet Çınar telefon etti bir gün. "Cemal hocam Fransa'da yaşayan bir arkadaş imza ve söyleşi yapmak istiyor, İnziva Sahafl'la konuşur musunuz? "Konuştum, Ahmet Avşar'ın olumlu cevabını verdim Mehmet Çınar'a. Gülçin Hanım'la telefon görüşmemiz oldu yalnızca. İmza ve söyleşi günü şehir dışındaydım. Kitabı elime imzalı olarak geldi. Teşekkür ediyorum. Galatasaray Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş. Yüksek lisansını ve Fransa devlet bursuyla Kopernik programını tamamlamış. Tiyatro oyunu, filmde belgesel alt yazısı çevirileri var. Paris'te “Patuti” adlı Türkçe Tiyatro topluluğunu kurmuş ve yönetmiş.
Elimdeki kitap öykülerden oluşuyor. Kadın öyküleri.
Annesiyle problemli çocuklar, çocuklarıyla problemli anneler..
"Canımsın anneciğim!"
"Sen de benim."
"En kıymetlimsin anneciğim!"
"Sen de benim en kıymetlimsin."
"Sen benim en büyük mutsuzluğumsun!"
"Sen de benim."
Nasıl tam bir arena değil mi? Hasarsız Satılık Beden'in arka sayfası ayna olsun içeriğine. Paris'e selamlar. Hoşça kalın, dostça kalın.
Uzaktan kumandalı olmayın.
Okumaktan vazgeçmeyin.