Âşık Veysel’in “Toprak” isimli şiirini bilmeyenimiz yoktur:
“Dost dost diye nicesine sarıldım,
Benim sadık yârim kara topraktır.”
Veysel’in bu sözleri, toprağa olan sadakati anlatır belki ama hepimizin hayatında, tıpkı toprak gibi güven veren, sığınılacak dostlara da ihtiyacı vardır. İnsan yaşarken dayanacağı, sırtını yaslayacağı bir dosta muhtaçtır. Çünkü dostlar, hayatımızın en kıymetli zenginliğidir.
Bazı insanlar vardır; yanındayken kendinizi rahat hissedersiniz. Varlıkları ruhunuzu serinletir, huzur verir. Çoğu zaman tek kelime etmeden bile anlaşabilirsiniz.
Gerçek dostluk için büyük, süslü sözlere gerek yoktur. Dost, sizi her hâlinizle kabul eder; yanında “yanlış anlaşılır mıyım?” diye düşünmezsiniz. Olduğunuz gibi karşılanır, öylece sevilirsiniz.
Çünkü dostluk, insanın insana iyi gelmesidir. “Dost, dostunun aynasıdır.” sözü boşuna söylenmemiştir.
Bazı insanlarla yan yanayken huzur bulursunuz; bazılarıyla ise ne kadar uğraşsanız da içinizde bir ağırlık kalır. O zaman anlarsınız ki dostluk, kaçılacak değil; sığınılacak bir yerdir.
Halk arasında sıkça söylenen:
“Yıldızımız barışmadı” ya da
“Kanım ısınmadı” gibi sözler boşuna değildir.
Çünkü yakınlık, sadece aynı dili konuşmakla değil, aynı duyguyu paylaşmakla olur.
Dostluk, gönüllerin birbirine yol açmasıdır. Onu konuşmalar değil, davranışlar besler. “Kalpten kalbe uzanan görünmez bir yol vardır.” derler ya, işte gerçek dostlar o yolun tam ortasında buluşurlar. Mesafe ya da zaman fark etmez.
Herkes gerçek bir dost edinme arayışındadır. Çünkü bazı yükler ancak dostla paylaşılınca hafifler.
Dostluk bir gönül işidir.
Kimi özlediğinizi,
Kimin yokluğunun canınızı yaktığını,
Kimin gülümsemesinin sizi rahatlattığını…
En iyi gönlünüz bilir.
Bazen dosta gönülden bir selam, bazen tatlı bir tebessüm yeter. Varlığınız için edilen bir dua, dostluğun en güzel hediyesidir.
Mevlâna ne güzel söylemiş:
“Senin için dua eden bir gönül,
sana iyi gelmez mi sanırsın?”
Dostluk, gözle görünmeyen ama güçlü bir bağdır. Ne uzaklık ne de engel tanır.
Neşet Ertaş’ın o meşhur türküsünü hatırlayalım:
“Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır, görülmez
Gönülden gönüle gider, yol gizli gizli…”
İşte dostluk böyle bir şeydir. Yaşanır, ama anlatması zordur.
Dostluğu anlatmaya çalıştığımız bu satırları, gönlümüzden süzülen şu dizelerle tamamlayalım. Hayatınızdan dostlarınız, vücudunuzdan sağlık, yüzünüzden tebessüm eksik olmasın.
DOSTLAR NE GÜZEL
Dost kapısı açık olur varmaya,
Dostun bir selamı yeter görmeye.
Huzur bahçesinden güller dermeye,
İlla dost ararım, dostlar ne güzel!
Huzura yolculuk yeniden başlar,
Bu yolda bulunmaz dikenli taşlar.
Kanatlar açıldı, uçuyor kuşlar,
İlla dost ararım, dostlar ne güzel!
Gönlüm huzur bulur, hasretim biter,
Ocağım ısınır, sevgiyle tüter.
Dostun bahçesinde bülbüller öter,
İlla dost ararım, dostlar ne güzel!
Ne telaş, ne tasa yok bu mecliste,
Bütün hırs, gaile, hepsi hapiste.
Muhabbet başlıyor, kibir kafeste,
İlla dost ararım, dostlar ne güzel!
Şarkılar, şiirler dostun dilinde,
Gönülden gönüle yol var bugün de.
Sevgi var, huzur var çayın deminde,
İlla dost ararım, dostlar ne güzel!
( Pınarcık Çeşmesi 2024 / S:47 )