Ömrümüz oldukça bu memlekette daha neler göreceğiz? Televizyon ekranlarından PKK'nın silah yakma gösterisini izledik.
-Neymiş efendim, bu PKK'nın teslimiyeti imiş! Siz o görüntülerde zerrece bir teslimiyet ve pişmanlık ifadesi gördünüz mü? Daha önceden Süleymaniye Bölgesi'nde İtalyanların turizm için düzenlediği bir platformda, bayram merasimi gibi prova edilmiş bir seronominin terör örgütü militanlarınca, propagandaya dönüştürülmüş gösterisini izlediniz!
PKK militanlarının platformda gururla yürüyüşlerinden övgüyle bahseden sözde barış güvencinleri (!) var. Silahların gölgesinde yapılan basın açıklamasında ise Öcalan'ın daha önceki sözleri tekrarlandı.
Terörist grup, basın açıklamasında "Bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizi, demokratik siyaset ve hukuk yöntemiyle yürütmek amacıyla ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması temelinde silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz." ifadesini kullandı.
Terör örgütü, sembolik silah yakma gösterisiyle topu TBMM'ye attı, "demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması" için silah bıraktığını söyledi. TBMM, terör örgütünün beklediği yasal düzenlemeleri yaparken acaba 47 yıldan beri terörden canı yanmış Türk milletinin derin acılarını rehabilite edecek hangi düzenlemeleri dikkate alacak dersiniz? Bekleyip göreceğiz.
Şimdi birtakım akl-ı evveller çıkıp "Siz terörün bitmesini istemiyorsunuz!" diye siyasî cazgırlık yapmaya kalkmasınlar! Dikkat ettiniz mi? Silahların teslimi değil silahların yakılması tercih edildi. Örgüt "teslimiyet" kavramını reddediyor; kendi mücadelesi için anayasal ve hukukî düzenlemelerin yapılmasını istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılcahamam Kampı'nda yaptığı konuşmada "Ak Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, DEM, biz en azından üçlü olarak bu yola beraber yürümeye karar verdik." diyor. Adı konulmasa da siyasette yeni bir ittifak kurulmuşa benziyor. Anlaşıldığı kadarıyla devlet, terörü Türkiye topraklarından uzak tutmak istiyor. "Dağdakiler düz ovada siyaset yapsın" diye birtakım hukukî düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor. Erdoğan, "Oturup konuşacağız." diyor. Toplumun bu konuya ihtiyatlı hatta kuşkuyla yaklaşması elbette normaldir. Çünkü karşınızda dünyanın en azılı terör örgütü var. Terör örgütüne ne kadar güvenilip ne kadar güvenilemeyeceği konusunda toplumun ciddi şüpheleri var.
Burada bir şey hatırlatmak isterim. ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack: “Osmanlı’nın din eksenli millet sistemine dönüş için Türkiye’nin ulus devlet olmaktan çıkarılması gerekir!" diyor.
Bildiğiniz gibi ABD Büyükelçisi Türkiye'yi karıştırma, Suriye politikalarını İsrail'in istediği gibi belirleme misyonunu ifa ediyor. Bunun için Türkiye'nin üniter yapısının bozulmasını, çok dilli, etnik bir federasyonu öneriyor! Ancak kendi ülkesi ABD'de 72 millet yaşamasına rağmen, 52 eyalete ve 300 milyona yaklaşan nüfusa karşılık, ulus devleti ve tek dili savunuyor, hatta Kanada'dan Meksika'ya giden transit tır şoförlerinde bile İngilizce bilme şartı arıyor. Ama Türkiye söz konusu olunca çok dilli, etnik federasyonu öneriyor!
Davut yıldızının altında Suriye Devlet Başkanı Şara ile ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın el sıkışması ne kadar manidar değil mi? (Bu konuda lütfen bakınız. Simge Erciyas, "Tek Dünya Düzenine Karşı Nutuk Gerçeği!" Türk Milletinden Sayın Büyükelçiye Mektup.)
Ülkemizde terör bitsin; ama terörü bitirme adına devlet ve milletimizin başına büyük gaileler açılmasın. Terör konusunda son sözü millet söyleyecek ve son kararı millet verecektir!