Geçen hafta üç arkadaş yine bir araya geldik. Fırsat buldukça oturur, havadan sudan konuşuruz. Sohbetimiz sıradan konularla başlasa da ciddi bir başlık açıldığında derinleşir. Konular dağılır gibi olsa da, dönüp dolaşıp bir yerde buluşuruz.
O gün de öyle oldu.
Bir arkadaşımızın ortaya attığı şu soru ilginçti:
“Makamlar insanı değiştirir mi?
Soru kısa ama düşündürücüydü. Herkes kendi penceresinden bir şeyler anlatmaya çalıştı.
Bir süre dinledikten sonra şunu söyledim:
“Bu, tamamen makama gelen kişinin karakterine bağlı.”
Diğer arkadaşım çayından bir yudum aldı:
“Bazısı koltuğa oturunca toparlanıyor. Sanki olgunlaşıyor.”
Herkes çevresinde gördüklerine göre değerlendirme yaptı. Karşılaştığı olayları anlattı. Neticede sohbetimiz o çok bilinen hikâyeye geldi.
Yıllarca babasından “Sen adam olmazsın.” sözünü duyan bir çocuk… Zamanla büyümüş, okumuş, çalışmış. Önemli görevler üstlenmiş. En sonunda vali olmuş. O cümle ise zihninin bir köşesinde hep duruyormuş.
Bir gün babasını makamına çağırtmış:
“Bak baba, gördüğün gibi ben bu memleketin valisi oldum. Hani sen bana “adam olmazsın” derdin ya… Ne diyorsun şimdi?”
Babası sakin bir sesle cevap vermiş:
“Evladım, ben sana vali olmazsın demedim. Adam olmazsın dedim. Adam olsaydın, beni buraya böyle çağırmazdın.”
Masada kısa bir sessizlik oldu. Bazen tek bir cümle, sayfalarca anlatılandan daha fazlasını söyler. O an dilimden şu dörtlük döküldü:
“Ne bilgisi tamam ne de liyakat
Makama gelişi olmuştur sakat
Koltuğunda döner ne güzel hayat
Yandı gülüm, keten helva o zaman”
Aslında hiçbir makam insanı değiştirmez. Makamların böyle bir gücü yoktur. İnsanın içinde ne varsa, orada büyür. Kiminde kibir, kiminde edep…
Bizim kültürümüzde “adam olmak” diye bir söz vardır. Bu söz; kul hakkından sakınmayı, emaneti doğru taşımayı, sözünün arkasında durmayı anlatır. Makamlar, insanın duruşunun sınandığı yerlerdir.
Bu sırada arkadaşlarımdan biri, ortamın havasını değiştiren o dörtlüğü hatırlattı:
“Bir insanda yoksa terbiye edep
Neylesin medrese, neylesin mektep
Ne kadar okusa, âlim de olsa
Yine merkep, yine merkep!”
Hepimiz tebessüm ettik. Bir kez daha gördük ki, bazen birkaç mısra durumu uzun açıklamalardan çok daha açık anlatır.
Elbette her makamın bir ağırlığı vardır. Olmalıdır da. Ancak bu ağırlık insanı ezmemeli, sadece sorumluluğunu hatırlatmalıdır. Makamlar kimsenin tapulu malı değildir. Makamların asıl varlık sebebi, insana hizmettir.
Şu söz ne kadar açık ve ne kadar da güzel söylenmiş:
“Halka hizmet, Hakk’a hizmettir.”
Özellikle devlet görevinde bulunanlar için bu söz bir pusula gibidir.
Mesele, insanın bulunduğu makama değer katabilmesidir. Makamdan güç alanın yolu kısa olur. Olumsuz davranışlar makamdaki insanı küçültür. Makamlar ve unvanlar gelip geçicidir. Geride hakkında güzel düşünceler ve kalıcı izler bırakabiliyorsa önemli olan budur.
Karakteri sağlam olan için unvan bir süs değil, emanettir.
Ahlak, adalet, merhamet…
Bunlar yoksa kartvizitte yazan hiçbir unvanın anlamı kalmaz.
O günün sohbetini şu cümleyle noktaladık:
“Makamlar bir aynadır; insanın içinde ne varsa, yansıyan da odur.”
Sağlık ve huzur dileklerimle…
İYİ HAFTALAR.