Dünyada olup bitenleri hiç sorguluyor musunuz?  Dünyanın yakın siyasî olaylarını derinden etkileyen ekonomi-polilitik konularını irdeleyip birtakım sorulara cevaplar bulmak zorundayız. Bu konuyu incelerken birçok görüşün ekonomi-politik uzmanlarına ait olduğunu söyleyerek başlayalım. Haydi buyurun.

- İnsan hafızası silinebilir mi? İnsanın çocukluğunu, gençliğini, düşüncelerini, ne hissedeceğini, kime inanacağını, kime itaat edeceğini düzenmek mümkün müdür? Gerçekten bildiklerinizi kendiniz mi seçtiniz, yoksa sizden unutmanızı istenen her şeyi çoktan unuttunuz mu?

Bu bir kurgu değil; bu bir yöntem, onlarca ülkede, binlerce hayatta test edilmiş bir stratejidir. Soru şu:

- Siz şu anda kimin istediği gibi düşünüyorsunuz? Bir insan hiç yaşamadığı bir geçmişe inanabilir mi? Kendine ait olmayan fikirleri kendi fikri sanabilir mi? Peki bir toplum kendine yapılanları kendi seçimi sanabilir mi? Özgürlüğünü kaybettiği halde kendini özgür sanabilir mi? Köleliğe razı olurken kabullenmeyi, azla yetinmeyi öğrenebilir mi?

Baştan hemen itiraz etmeyin, "bunlar komplo teorisi" deyip işin içinden çıkmaya çalışmayın. Lütfen önce birbirimizi dinleyelim, sonra karar verirsiniz.

Yıl 2004. Irak, "sözde özgürleştirme" sürecinde, nükleer silah bahanesiyle Amerikan birliklerince işgal edildi. İşgal sonrasında Irak'ta görülenler demokrasi değil yıkım, kaos ve şoktu. Elektrik ve su şebekesi çökmüş, okullar, hastaneler yıkılmış, devletin bütün kurumları lav edilmişti. Yeniden yapılandırma adına bir ülkenin hafızasını kazımaya başladılar. Petrol özelleştirilerek ABD şirketlerine açıldı. Okullar kapatıldı, kamu çalışanları işten çıkarıldı. Anayasal değişikliğe gerek duyulmadan ekonomi yeniden düzenlenmeye başladı. Bu bir savaş değil, bu bir formatlama operasyonuydu. Bunun adı "şok doktrini"dir. Amaç kontrol edilebilir insanlarla toplumu yeniden dizayn etmektir. Felaket kapitalizminin amacı toplumu sıfırlamaktır. (Bu konuda daha geniş bilgi için lütfen bakınız, (Naomi Klein, Şok Doktrini -Felaket Kapitalizminin Yükselişi-).

- Endonezya 1965. Bir gecede neden 1 milyon insan öldürüldü? Ardından yüzlerce uluslararası şirket neden ülkeye girdi?

- Şili 1973. İlk iş olarak neden ekonomik yapı değiştirildi?

- Arjantin 1976. Neden 30 bin kişi kayboldu? Neden bu sırada sendikalar dağıtıldı, ücretler donduruldu?

-Polonya 1979. Neden özgürlüklerle birlikte IMF kredisi geldi? Neden ilk uygulama kamu zamları oldu?

- Güney Afrika 1994. Neden apartheid rejimi (ırkçı ayrımcılık) kaldırılırken ekonomik apartheid devam etti?

- Irak 2003. Neden devletin tüm kurumları lav edilirken sadece Petrol Bakanlığı korundu?

- Sri Lanka 2004.Neden deprem bölgesi uluslararası yatırım projelerine açıldı?

- Covid 19 Salgını 2020. Neden sağlık krizi dijital gözetim ve piyasa fırsatına dönüştü?

Tüm bu örneklerde görüldüğü üzere önce olaylar yaşanır, ardından direniş kırılır ve serbest piyasa devreye girer.

Bu olayların her biri birbirinden farklı gibi görünse de hepsi aynı senaryonun varyasyonlarıdır. "Şok oluştur, devleti geri çek, piyasayı içeri al, sistemi kalıcılaştır."

Gözümüzün önünde devletler dağılıyor, uluslararası şirketler büyüyor. Toplumlar fakirleşirken veri işleme merkezleri genişliyor. Ekranlar büyürken gerçekler küçülüyor.

- Afrika neden bu kadar çabuk terk edildi?

- Suriye neden bu kadar kolay parçalandı?

- Ukrayna neden bu kadar yalnız bırakıldı?

- Afrika'nın altınları, madenleri varken neden hâlâ fakirlik içindeler?

Mesela Filistin'de yapılan işgal ve soykırımın esas sebebi, aslında ekonomik bir yapılandırmanın alt zeminini hazırlamaktır. Bugün Trump'ın "Gazze'yi turistik bir bölgeye dönüştüreceğiz." demesi, bize ne kadar da tanıdık geliyor. 2004 yılında 9.1 şiddetindeki Sri Lanka depremi, Hint Okyanusunda tsunamiye yol açtı ve 35 bin kişi hayatını kaybetti. Tsunamiden sonra sahil balıkçıları ve fakir köylüleler ülkenin iç bölgelerine sürüldü. Sahil şeridindeki araziler uluslararası turizm şirketlerine pazarlandı.

Bu anlatılanlara "komplo teorisi" diye itiraz edenler, dünyada olup bitenlere şahitlik etmemiş olabilirler. Bu olaylar, dünyanın yakın tarihinde neo-liberalist ekonominin şok teorisi uygulamalarıdır. Trump'ın Gazze'de turistik oteller yapacağız, demesinin ne anlama geldiği şimdi daha net anlaşılmıyor mu?

Son yıllarda, toplumu ilgilendiren en can alıcı konularda bile duyarsız davranan insanların fikir beyan etmek için bir yerlerden icazet beklemesi, dile vurulan kement ya da toplumsal hafızanın formatlaması olarak açıklanabilir.

Yutkunarak konuşanların, gönül rahatlığıyla gerçekleri söylemekten çekinmeleri ya gizledikleri bir şey olduğunu gösterir ya da bağlı oldukları dernek, parti, cemaat, ideoloji, şirket, dünya görüşü, spor kulübü taraftarlığı, menfaat ilişkileri vs. doğruyu söylemelerine engeldir.

İradesi ipotek altına alınan insanların gerçeği söylemek çok da umurlarında değildir. İzin verilirse konuşurlar. Bağlandıkları merkez açıklama yaparsa kelimesi kelimesine bunu tekrarlarlar. Kendilerine ait bir düşünceleri, tavırları yoktur. Bir şeyi kabul veya reddederken ortaya koydukları itiraz ya da kabullenmeler kendilerine özgü değildir.

Cengiz Aymatov'un "Gün Uzar Yüzyıl Olur" romanında anlattığı mankurtlaştırma, "dış güçlerin içerideki işbirlikçilerle ülkenin eğitim ve kültür politikalarını milletin aleyhine değiştirerek millî kimliğinden uzaklaştırma, kendi toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, bilinçsizleştirme ve sömürüye açık hale getirme, sonra da yardım ediyormuş kanaati oluşturarak toplumun zihnini yeniden kurgulayıp sömürgecilerin zihinsel kölesi durumuna getirmek için milleti kendi değerlerine düşman etmeyi anlatan sosyo-kültürel bir kavramdır."

Aymatov'un romanında anlattığı "mankurt" tiplemesi efsane kaynaklıdır. Fakat 1958'den beri CIA marifetiyle dünyadaki toplumsal olaylardan kriz çıkararak bunu fırsata çeviren neo-liberalizmin şok teorisiyle toplumların hafızasını kazıma girişiminde bulunduğunu görmek, tabii ki bizi rahatsız ediyor.

Tek cümleyle özetlersek çocukluğumuz, gençliğimiz, geçmişimiz, düşüncemiz yeniden formatlanabiliyorsa biz bunun farkında mıyız acaba? Kendinize ait zannettiğiniz düşünce, şuuraltımıza yerleştirilmiş başkasına ait bir düşünce olabilir mi? Herkes bu çetrefilli konuları çapraz okumalarla sorgulamalı ve hafıza teknikleriyle şok teorisi uygulamalarına direnç göstermelidir.