Türk Tarihi başlangıcından günümüze, bir ırmağın akışı gibi, maceralarla dolu soluk soluğa ilerlieyen bir serüvendir.
Bundan 104 yıl önce Sakarya kıyısında yaşanan büyük savaş bu seüvenin belki de en can alıcı kesimini teşkil eder.
Zenginlik dönemkerinde yapılan hatalar, zaman zaman bizi kabuğumuzun içine hapsetti.
Her geri çekildiğimizde öyle bir noktada kendimize gelip ayağa kalktık ki bir kaç kez küllerimizden doğduk.
Göktürklerin Ergenekondan çıkışı neyse, Selçuklu beyliklerinin Moğol istilasına yaptığı direniş neyse Sakarya Destanı da odur.
Batı'nın her türlü desteğiyle Afyon, Kütahya ve Eskişehir üzerinden Ankara'ya yürüyen işgalci Yunan Ordusu, Polatlı yakınlarında Milli Ordu tarafından karşılandı.
Kütahya ve Eskişehir'de birliklerimizi söküp geriye atmış olmanın özgüveniyle 23 Ağustos 1921'de Sakarya Irmağı'nın doğusuna çekilmiş olan Mehmetçik'e amansız bir saldırı başlattılar.
Kaderin cilvesi olacak, ilk gece sağanak yağmurlu fırtına kopmuştu.
Bu durum saldıran için bir avantaj sağlıyordu.
Belki de o gün Alay Komutanları geri adım atsaydı savaş üç gün içinde biter Yunan kazanabilirdi.
Birinci hatta savaşan Türk Subayları geri çekilmediler ve o gün birinci hatta bulunan subayların tamamı şehit oldu.
Yuman Ordusu'nun komutanı Papulas, güneye gönderdiği Prens Andreas komutasındaki birliklerle ordumuzu kuşatmayı planlıyordu.
Güneye doğru indiler, Türk Ordusu da güneye açıldı.
Her ne kadar ilerledilerse karşılarında Mehmetçik'i buldular.
Papulas, daha sonra çemberi daraltıp hakim tepelerin tamamını ele geçirmeyi denedi, başardı da.
Çal Dağı'na Yunan askerleri çıktığında, savaş alanındaki en hakim tepelerin tamamı düşmanın eline geçmiş oldu.
Pek çok Yunan Subayı zafer kazandıklarını düşünüyordu lakin Papulas, karşısındaki başkomutanın Mustafa Kemal Paşa olduğunu çok geçmeden anladı.
Mustafa Kemal, daha İnönü Savaşları sürerken Sakarya Irmağı'nın haritalarını yaptırmış ve o günlerde yaşanacakları kafasında kurmuştu:
Yunan Ordusu, İzmir Limanı'ndan iyice uzaklaşacak, güneye inmeye çalıştıkça yorulacaktı.
Aklındaki emri Çal Dağı düşğnce verdi: Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.
Geri çekilmek yoktur. Geri çekilmek isteyen birlik komutanlarına tabi olunmayacaktır.
İşte dünya savaş tarihinde benzeri olmayan bu emirle Mehmetçik, bulduğu her çukuru her kaya parçasını mevzi yapıp bulunduğu noktada direnerek savaşa devam etti.
Zaten zihnen yorulmuş olan Papulas geri çelilmenin yollarını aramaya başladı.
Diğer tarafta savaşın sonucuna göre anlaşma imzalamaya hazır olan Fransız heyeti 9 Eylül'de Ankara'ya geldiler.
Yunan Ordusu'nun geri çelileceğinin işareti alınmıştı.
Savaş dahisi Mustafa Kemal Paşa, elinde tuttuğu zinde 14. Tümeni savaşa soktu ve Papulas'ın kaçışını iyice zora soktu.
Dünya Tarihi'ndeki en uzun süreli meydan muharebesi 22 gün 22 gece Türk Ordusu'nun kesin zaferiyle sonuçlandı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu savaş devam ederken Kızılırmak'ın haritasını yaptırıyordu.
Eğer zaferi kazanamasaydık tarihte Kızılırmak Meydan Muharebesi olarak başka bir savaş yazıyor olacaktı.
Atatürk, Sakarya Zaferi'ni kazandıktan sonra orduyu durdurmadı. Yunan Ordusu'nu Afyon yakınlarına, Güzelim Dağı'na kadar kovaladı, çünkü Büyük Taarruz'u da planlamaya başlamıştı.
Sakarya Savaşı denilince işte böyle muazzam bir destan akla geliyor.