Türküler için “hayatın ta kendisidir” derler ya… Ben de öyle düşünüyorum.

Sevincin de hüznün de en saf hâlini türkülerde hissedersiniz.

Her biri, içimizde bir yerlere dokunur.

Bu sabah radyoda dinlediğim bir türkü beni epey düşündürdü.

Bir Azerbaycan mahnısıydı. Sözleri şöyle başlıyordu:

“Bilirsen mi senle niye küsmüşem?

Bakmadın yüzüme size gelende.”

Sade ama derin… Samimi ve kırgın bir sesleniş.

Dinlerken şunu düşündüm:

İnsanlar arasındaki yakınlık neden zamanla bozulur?

Çoğu zaman büyük kavgalar değil, küçük ihmaller insanları birbirinden uzaklaştırır.

Yüksek sesle söylenen sözlerden çok, sessizce yapılan yok saymalar insanı yorar.

Bir selamı esirgemek, göz göze gelmemek, “Nasılsın?” dememek…

Basit görünür ama kalbi incitir.

Özellikle de bu ilgisizlik, en çok değer verdiklerinizden geliyorsa.

“Gönül sevdiğine küser” deriz ya…

Gönül, kimden ne beklediğini iyi bilir. Ummadığı bir ilgisizlik, sızlatır içini.

Zaman hızlı akıyor. Herkes bir telaş içinde.

Bu koşturmacada yanı başımızdakini bile fark edemiyoruz bazen.

Ama insanı asıl yaralayan, fark edememek değil;

Birinin sizi bile bile görmezden gelmesidir.

Etten kemikten yapılmışız belki ama esas yük, duygularımızdadır.

İlgi görmemek, önemsenmemek yorar insanı.

Küçük ihmaller birikir, sessizce büyür.

Ve bir gün, hiç beklemediğiniz anda aradaki bağlar kopuverir.

Eskiler, “Bir incir çekirdeğini doldurmaz” der bazı kırgınlıklar için.

Ama o küçücük çekirdek, bazen koca bir yürek ağrısına dönüşür.

Yıllarca yanınızda duran birinin sessizce uzaklaşması…

Sonra da size yabancı gibi davranması… Ne garip.

En çok kıymet verdiğiniz kişi; bazen sizi en derinden yaralayan olur.

Hani derler ya:

“Besle kargayı, oysun gözünü.”

Hz. Ali’nin bir sözü gelir aklıma:

“Söz, ağzından çıkıncaya kadar senin;

Çıktıktan sonra sen onun esiri olursun.”

Bazen küçücük bir söz, yanlış bir bakış ya da sadece bir sessizlik…

Bir kalbi kırmaya yeter.

İnsan kalbi hassastır. Kırıldığında kolay kolay eski hâline dönmez.

Yunus Emre ne güzel söylemiş:

“Bir kez gönül yıktın ise,

Bu kıldığın namaz değil.”

Hepimiz hata yaparız.

Mühim olan, o hatada ısrar etmemektir.

Zararın neresinden dönülse kârdır, derler ya…

Bazen bir özür, bir selam, küçük bir ilgi; dağ gibi yükleri hafifletir.

Unutmamalı:

Herkesin kendince eksikleri vardır.

İnsanları kusurlarıyla kabul edebilmek, gerçek dostlukların temelidir.

Yürekten gelen bir selam, içten bir “Nasılsın?”

Buzları eritir, duvarları yıkar.

Yeter ki biraz özen, biraz duyarlılık gösterelim birbirimize.

Etrafınıza bakın…

Kardeş kardeşe küs, komşu komşusuna kırgın.

Oğul babasına, baba oğluna mesafeli.

Yıllar birlikte geçmiş ama küçücük bir kırgınlık, her şeyi koparmış.

Oysa bugün varız, yarın belki yokuz.

İnancımız da üç günden fazla küslüğü hoş görmez.

Türkü şöyle bitiyordu:

“Vade verip vademize gelmedin;

Ne demiştik geze geze gelende?”

Ne çok söz veriyoruz…

Ama tutulmayan sözler, geciken ilgiler, unutulan selamlar birikir birikir…

Ve bir gün, yollar ayrılıverir.

Yazımızı güzel bir sözle bitireyim:

İnsan, incittiği kadar eksilir…

Affettiği kadar çoğalır.

Sağlık ve esenlikler dilerim.

İyi haftalar.