Yıl 1952. İspanya, Türkiye'ye başvuruyor. "Siz Cumhuriyeti yeni kurdunuz, hâlâ birçok koldan savaşıyorsunuz, yol yapmaya, eğitim kurumlarını oluşturmaya çalışıyorsunuz. Sizde delice zeytin fidesi var. Bize bu delice zeytin fidelerini satın. Biz de size bunun karşılığını dolar üzerinden ödeyelim. Siz de ekonominizi güçlendirin." diyor. Yeni kurulmuş Türkiye'ye, İspanya'nın bu teklifi çok cazip geliyor. Delice zeytin fidelerimizi İspanya'ya dolar karşılığında satıyoruz.

Yıl 2025. İspanya delice zeytin ağaçlarıyla birlikte dünyada %45'lik oranla zeytinyağı üretiminde 1. sırada. Bizden aldıklarıyla yıllık zeytinyağı tüketiminde İspanya dünyada yine 1. sırada.

Haydi o zaman "dış güçler" vardı. Peki şimdi ne oluyor? Holdinglerin, şirketlerin baskısıyla zeytin ağaçlarının sökülmesi, zeytinliklerin kömürleştirilmesi, maden işletmesi olarak açılmasına izin verilmesi sizce doğru mudur?

Temmuz 2025'te Meclis'te kabul edilen "Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un Maden Kanunu'na Eklenen Geçici 45. Maddesi" zeytinlik alanlarında madencilik faaliyetlerine "kamu yararına" izin verilmesini kapsamaktadır. İlgili Kanun teklifini imzalayan ve Komisyondan geçmesi için büyük emek (!) sarf eden Sayın Vekil'in Sudan'da altın madeni işletmecisi olması acaba bir tesadüf müdür?

Gazeteci Erdem Atay, bu işleri bilen bir bürokratla konuştuğunu ve bürokratın kendine şunları söylediğini iddia ediyor.

Bürokrat:

* "Madeni açabileceğimiz, ruhsat verebileceğimiz yer kalmadı. Bu ülkede küresel sermayeye verecek maden toprağı kalmadı. Kalmadığı için ormanlıkları ve zeytinlikleri açmamız lazım. Adamlar onu istiyor bizden. Ruhsat verecek yer kalmadı. '364 bin ruhsat verdik' diye bağırıp çağırıyorlar, bir karış toprak kalmadı." iddiasında bulunuyor.

Gazeteci Erdem Atay'ın ismini saklı tuttuğu bürokrata dayandırarak naklettiği bu iddialar gerçekten çok korkunç! Yıllardan beri bu ülkede vahşi kapitalizmin cirit attığını, ülke topraklarını talan ettiğini söyleyip duruyoruz; ama kimse bizim söylediklerimizi dinlemiyor.

Maden Kanunu'na eklenen Geçici Madde, sadece Muğla'da küçük bir yeri tehdit ediyor sanmayın. Türkiye'de bugün yaklaşık 204 milyon zeytin ağacı var. Memleketin kuzeyi, güneyi ve batısında hemen hemen bütün zeytinliklerin altında kömür yatakları var. Bu Kanun ile Türkiye'deki bütün zeytinlikler tehlikeye girmektedir. Bu noktada bir karar vermemiz gerekiyor; kömürden yana mı olacağız, zeytin ağaçlarından yana mı?

Uzmanlar, zeytinliklerin hektar başına yılda 0.6 ila 2.6 ton karbon yakalama kapasitesine sahip olduğunu söylüyorlar. İtalya'da karbon kredisi piyasası zeytin yetiştiricisine ödül veriyor. Yunanistan'da bırakın ağacı kesmeyi, zeytinin dalını kırdığınızda cezayı kesiyorlar. Peki biz ne yapıyoruz? Zeytin ağacını taşımaktan bahsediyoruz. Siz çocuk mu kandırıyorsunuz, Allah aşkına?

Hem karbon salımını bahane ederek İklim Kanunu çıkaracaksınız hem zeytinlikleri maden işletmelerine açmak için Gecici Maddeyi kanunlaştıracaksınız. Bu ne yaman çelişki böyle?

Maden Kanunu'nda yapılan değişiklikle Zeytincilik Kanunu'nun en önemli maddesi çiğnenmek isteniyor. Zeytincilik Kanunu'na göre zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. Üç-beş şirketin kârı için ilk etapta 82 bin, daha sonra 2 milyon zeytin ağacının gözden çıkarılması endişe vericidir.

- Neymiş efendim, rehabilite edeceklermiş! Şu fotoğraflara bakar mısınız? Söke'nin orman içlerinde maden şirketlerinin çevreyi nasıl tahrip ettiklerini göreceksiniz.

Foto1-12

Foto2-8

Foto3-4

Foto4-3

Bugün 82 bin zeytin ağacını taşımak ekonomik olarak mümkün değil. "Taşıyamıyoruz!" deyip çoğunu kesip atarlarsa ne olacak? Öyle şey mi olur? demeyin. Vahşi kapitalizmin ülkenin ormanlarını nasıl talan ettiğini hep birlikte gördük. Daha dün Hatay'da TOKİ'nin inşaat sahasındaki zeytinleri dozerlerle köklediler. Kanun, zeytin ağaçlarının taşınma kararını Enerji Bakanlığına vermiş, bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı devre dışı bırakılmış. Kanun'un uygulanabilmesi için zeytinlikler acele kamulaştırılacak.

Sadece çocuklarımız için değil torunlarımız için zeytin ağaçlarına sahip çıkalım. Bu kıyıma dur (!) diyelim. Türkiye'nin her tarafı zeytindir. Lütfen bu kıyıma dur (!) diyelim. Çünkü biz bu dünyayı torunlarımızdan ödünç aldık. Kalın sağlıcakla.