Değerli Dostlar!

Denizli’nin kıymetli sesi, GÜNEŞ Gazetesi’nden hepinize içten bir selâm ile “merhaba” diyorum.

Her “merhaba” bir başlangıçtır; yeni bir nefes, taze bir umut, kalbe dokunan bir ilk sözcüktür.

Ve her başlangıç, içinde bir dua taşır:

İyiye, güzele, doğruya ve hayırlıya varmak ümidiyle…

Hayat nedir ki dostlar?

Bazen bir haberin kıyısında başlar, bazen bir türkünün içimize sinen nağmesinde yankılanır.

Bazen de suskun bir dağın eteğinde durup düşündüğümüzde çıkar karşımıza.

Hayat dediğimiz bu incecik çizgi;

Güncel olaylardan geçer,

Sağlığın sessiz değerini hatırlatır,

Eğitimin kokusunu taşır,

Edebiyatla konuşur, şiirle iç çeker…

Musikiyle kalbe akar, tarihle doğrulur…

Ekonomiden dem vurur, üretimle şükre varır.

Dinden, inançtan, hikmetten damıtılır…

Geziyle, gözlemle, anılarla büyür.

Bazen siyasete de uğrar…

Ama kör fanatizme değil;

Gerçeklere açık, nezakete dayalı bir siyasete…

Bazen de magazinle renklenir hayat…

İşte biz de…

Bu köşede haftada bir kez,

Kalemimizin yettiği, kalbimizin hissettiği kadar,

Sizi yormadan, sıkmadan…

Ama birlikte düşünerek, hissederek, sorgulayarak,

Hayata dair konuşacağız.

Zamanın ruhu önemli sevgili dostlar…

Düşünüyorum da biz en çok neyin kıymetini unuttuk?

Zamanın mı?

Sevmenin mi?

Yoksa susmanın mı?

Dünya gürültülü bir sahneye döndü.

Herkes konuşuyor ama kimse birbirini duymuyor.

Sosyal medya bağırıyor; fakat sözlerin ruhu ve inandırıcılığı yok artık.

Herkes çok şey söylüyor belki ama aslında hiçbir şey söylemiyor.

Halbuki bizim burada…

Tarihin bile bir sesi vardır.

Kaleiçinin taşları mesela…

“Ben çok fırtına gördüm,” der.

Honaz’ın rüzgârı yorgun gönüllere doğru eser.

Çivril’in ayazı bile bazen insanın kulağına şöyle fısıldar:

“Yavaşla insanoğlu…Kalbin yetişemiyor hızına.”

Geçenlerde Delikliçınar’da bir simitçiyle sohbet ettim.

Sözleri hâlâ içimde:

“Abi, millet sözde zenginleşti ama aslında fakirleşti. Eskisi gibi kimse yüzüme bakmıyor.

Herkesin gözü telefonda…”

İçim burkuldu.

Teknoloji büyüdü ama insan küçüldü sanki.

Oysa bu şehir…

Bir yandan sanayisiyle gürül gürül çalışırken,

Öte yandan merhametle yoğrulmuş bir yüreği taşır bağrında.

Hâlâ kapı önlerinde sohbet eden teyzelerimiz var.

Hâlâ bir vefat haberiyle kepenk kapatan esnaflar…

Hâlâ Cuma ezanıyla camiye koşan müminler…

Biliyor musunuz?

İşte bu bizim en kıymetli mirasımız.

Yarın bugünün içinde gizlidir.

Eğer bir selâmı esirgemezsek birbirimizden…

Eğer bir çayın yanına bir “gönül” koymayı becerebilirsek…

Eğer vakti geldiğinde susup yürekten konuşmayı başarabilirsek…

İnanın, zamanı durdurmak isteyeceğimiz o güzel anlar,

Yeniden çoğalacak bu şehirde…

Haftaya yeniden buluşmak dileğiyle…

Muhabbetle kalın.