İbadetlerimizin olmazsa olmazlarından biri niyettir. Çünkü “Ameller niyetlere” göre şekillenir. Rıza kelimesi: Lügatte; beğenmek, kabul etmek, razı ve hoşnut olmak anlamlarına gelir. (Curcani Târifat) Müminler en çok Allah’ı severler beğenirler. O’ndan razıdırlar, çünkü o kulları sever yardım eder korur, sayısız nimet bahşetmiştir.

“Bilâkis, kim güzel niyet ve davranış sahibi olarak kendini Allah’a teslim ederse rabbinin katında onun mükâfatı vardır. Öylelerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.” Bakara 112.

Bir müminin hayatı oluşurken en temel dinamik Allah c.c rızasını kazanma, O’nu beğendiğini göstermeye çalışmaktır. Razıdır şikâyetçi değildir. Gelen neyse hoştur.

Bu mevzuda dikkat çeken asıl husus Allah’ı tanımaktan geçer. Hac suresinin 74. ayetinde Allah’ı ancak inkâr etmeyenlerin tanıyabileceğini bildirilmiş. Bu kesim Allah’ın gücünün kudretinin ve otoritesinin olmadığın var saymışlar. İbadet anı memnun ve mesrur olma yeridir. Yanlış bir yerde durmamaktır. Huzur sakin olmak isteyen Allah’a kulluk çizgisinden ayrılmamalıdır.

İbadetlerimiz bizi salih amel işlemeye sevk ederler. Namaz ve zekât, oruç fidye, fitre, hac ise hem mal ve bedeni boyutu vardır. Allah bizden salâtı ikame etmemizi ister, yani kötülüklerden alıkoyan bir yanı olması gerektiğini hatırlatır.

Açık ve kesin delil manasına gelen Beyyine suresinin 7 ve 8. Ayetlerinde iman eden ve imanın gerektirdiği davranışlarda bulunan için yaratılmışların en hayırlıları olduğu bildirilmiş. Devamında ise böyle olanlar Allah razı olmuş müjdesi veriliyor.

Salih amel kavramı 23 yıllık süreç içinde anlam olarak geldiği yerlerden biri de hem kendisi hem de başkasını ıslah edici iyilikler vurgusuna ulaşmıştır. Bize düşen niyetin ne manaya geldiğini ve nerede bittiğini bilmek ve ona göre davranmaktır.