Hayat iki şekilde yaşanır. Neşeyle ya da kederle. Neşeyle yaşayanın hayalleri güvence altında, beklentileri şeffaflık garantisinde, adımları adaletin teminatı altındadır. Dikkat ettiniz m üç ayrı sözcükle ifade etmiş olsam da aslı, GÜVEN duygusunu işaret ediyor. Yani neşeli yaşamın anahtarı yaşadığın ülkenin adalet sistemine bağlı.
Kederle yaşamı tanımlamama gerek var mı?
Bakınız, kendi haliniz.
Ha, “Ben pozitif bakıyorum, sabahlara kadar olumlamalar yapıyor, mis gibi yaşıyorum,” derseniz, cevabım; iyi uykular tatlım, olur.
Peki geleceğe atılan bomba derken neyi kast ettim?
Gelecek, eşittir çocuklar. Çocuklar iki güç tarafından öldürülüyor. Biri devletin gücü, diğeri ebeveynler.
Nasıl?
Önce o çok sevecen ebeveynlerle başlamak istiyorum. Çocuğun her isteğini yerine getirmeyi vatan borcu zanneden yeni nesil anne babalar, bir süre sonra çocuklarını mutlu edememeye başlıyorlar.
Mini bir örnek: Ben öğrencilerime karne hediyesi olarak akvaryum balığı hediye ederdim. Sevinç nidaları doldururdu sınıfları. O anki mutluluklarından tek bir zerre gökten dünyaya yayılsa savaşlar anlık olarak biterdi. İşte öyle sevinirlerdi. Ama bu haziran karnesi döneminde iki tanıdık ilköğretim çocuğunu aynı hediyeyle karşıladım. Sonuç;
Tısss…
Sevinç yok. Taşkın bir mutluluk yok. Sadece biri, kuru bir teşekkürle karşıladı o da aldığı anne terbiyesinden mütevellit. Öğrendim ki bu çocuklara daha önce alınan hediyeler balığa bin basıyor. Yine öğrendim ki henüz 6. sınıfa geçmiş bu velede elektrikli motosiklet alınacakmış. N’apsın suda yüzen minik balığı. Onu anasınıfındayken almış ve beslemişler zaten. Onun sevinci çok gerilerde kalmış.
Ebeveyn olarak bu denli sınırsız vermeler geri nasıl dönüyor? Mutluluk, minnet ve saygı ile mi? (Aslında çocuğa verilenler bir çeşit vergi. Vergilerimiz bize yol, su, elektrik olarak geri döner ya hani(!) Veletlerden nasıl geri dönüşler geliyor? :)
Aileler farkına varmadan çocuklarının sevinçlerini gasp ediyorlar. Artık ufak tefek hediyelerle mutlu olamayan, hatta hiç mutlu olamayan sürekli sıkılan ve sürekli o meşhur play-station’la oynamak isteyen, asla söz dinlemeyen, kitap okumayan, okumaktan nefret eden çocuklar oluyorlar.
Aileler çocuklarının sevinçlerini çaldı, ya devlet bu işin neresinde?
Devlet… Yani eğitim sistemi…
Kötü eğitim sisteminin yanı sıra, “LGS sınavında sorular çalınmış olabilir mi?” şaibesi bile yeter de artar, güvenini kaybetmek için.
Gerçi biraz yukarıdan, olayların dışından, olgular mantalitesi içinden bu konuya bakarsanız ANCAK KÖTÜ EĞİTİM SİSTEMLERİ bu tarz şaibeler doğurur zaten.
Şimdi yeni yetişmekte olan bir çocuk-genç gözüyle bakınız: Dünya sizin için yeni keşfedilecek bir alan iken, sizin isteklerinize cevap veremeyen ebeveynleriniz var (ki fazlasını verdiklerini asla düşünmüyorsunuz) gittiğiniz okul cezaevinden farksız, okulda heyecan verecek hiçbir şey yok, üstelik girecek olduğunuz sınavları da zaten birileri baştan kazanıyor. Yani iğrenç bir memlekette yaşıyorsunuz.
Keşke dünyaya hiç gelmeseydiniz.
Sahiden bu cümleyi kuran çocuklar görüyorum…
İşte bu geleceğe atılmış sağlam bombadır.