Pışşşş pışşş…
Şşşşş…
Uyusun da unutsun…
…
Hey! Uyanın! Gün aydı!
Yeter uyuduğumuz. Kapıları pencereleri açalım, içeri temiz fikirler girsin. Kendi osuruğumuzda boğulmuşuz, yeter!
Yapay zeka çağı başladı. Teknoloji kendini aştı. Bilim her günü katlarına çarparak ilerliyor. Dünü bugüne eşit değil, yarını bu günden daha ileride. Bizse kulağımıza masal gibi gelen kurtuluş savaşımız sonrası, sahiplenmeyi; üzerinde İstiklâl marşı okumak ve bayrak dalgalandırmak sandığımız topraklarda sere serpe bir uykuya dalmışız… Yeter la yeter! Uyanalım. Uyananlar, uyuyanları düşünceleriyle tekmelesin, kaldırın zihninizin mabadını yerden.
Bu ne uykudur arkadaş! Bu ne sersemliktir! Atı alan Üsküdar’ı geçti diyoruz hâlâ. Üsküdar kadar kısa mesafeli düşünebiliyoruz. Atı alan çağı aştı. Hatta atı alan, attan indi de zaman makinesine binip yüzyılları geride bıraktı. Sen uyu!
Derhal toparlanmamız ve reformlar peşine düşmeliyiz, derhal.
Kaybedecek mili saniyemiz bile yok.
Tabii ki önce eğitim. Peşi sıra sağlık. Ardı sıra güvenlik. Ve elbette üretim! İnanır mısınız tüm bunları bir çırpıda yoluna koymak, planlamak ve işletmek mümkün. Ne mutlu ki reformları yapabilecek kabiliyette yetişmiş insanımız var. İstedikleri tek şey cesaretlendirilmek.
Uyumaya devam edersek, altımızdan topraklarımızı parçalayıp alırlar. Tipik miskinliğimiz devam ederse bir kova suyla değil… maazallah kovalar dolusu kan yüzümüze sıçrayınca uyanmak zorunda kalırız. Etrafımızda hiç iyi şeyler olmuyor. Suriye’si, İran’ı, Irak’ı derken nereden geldiği belli olmayan İsrail burnumuzun dibine yerleşmiş…
Uyanmak zorundayız. Hem çağı yakalamak hem kendimizi diri tutmak, hem de aç kalmamak için bu şart!
Öyleyse ilk iş, elimizden ne geliyorsa onu yaparak başlayalım. Hangi konuda becerimiz varsa, ne üretebiliyorsak onunla ve mutlaka en iyisini yaparak.
Haydi!
Sıva kolları!