Başucu kitaplarımız vardır. Herkesin beğenisi, tutkusu, ilgisi değişebilir ve bu da gözaltına olsa gerek.
Çocukluğumuzda bizim evde görüp yaşadığımız, tanık olduğumuz iki kitap vardı. İkisi de büyük boyutlu ve kalıncaydı. İkisi de misafir odasında, radyonun da üstünde bir yerdeydi ve üstleri işlemeli temiz bir bezle örtülüydü.
Biri, kabartmalı kırmızı karton kapaklı ve ciltliydi.
Biri de siyah düz karton kapaklı ve o da ciltliydi.
Kuran'ı Kerim ve Söylev...
Büyükçe, ahşap kasalı ve önü tırtıllı bej renkli bez kumaş kaplamalı, kocaman pilli bir radyomuz vardı. Bizim evde her gün saat 13.00 ve saat 19.00 ajansları mutlaka dinlenirdi. O yıllarda radyo bile bir ayrıcalıktı. Genellikle varlıklı ya da bizim gibi memur evlerinde bulunurdu!
Hangi yıllardan sözettiğimi hesaplamak size kalsın!
Neden, Atatürk'ün GENÇLİĞE HİTABESİ'nden söz etmek istedim?
SÖYLEV'i (Nutuk) yeterince bilmeyen, duymayan ve hiç değilse bir bölümünü olsun okumayanımız yoktur. Evlerimizde, işyerlerimizdeki kitaplığımızda yerini almıştır.
Atatürk'ün Söylev'i kendi türünde bir anıt, bir başyapıt, bir şahaserdir.
M.Kemal Atatürk Söylevini. 15-20 Ekim 1927 yılında Ankara Ulus'ta bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunda,bu Cumhuriyet Halk Fırkasının ( CHP) 2. Büyük Kurultayında, 6 gün süresince ve toplam 36 saat 33 dakikada okumuştur.
Söylev, dönem dönem farklı kuruluş ve yayınevlerince ya tamamen ya da kısaltılarak özetle yayınlanmıştır.
Hatta, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencileri düzeyinde yayınlar da vardır.
Ama, TDK (Türk Dil Kurumu) yayını dışında kabul edilebilir, Turkçemize en iyi uyarlanmış Söylev de Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun çalışması kabul edilebilir.
ATATÜRK SÖYLEV ve GENÇLİĞE HİTABE
Geldik yazının başlığına. Bir hikmeti olmasa ne diye söz edeyim, yani!
Hangimiz GENÇLİĞE HİTABE'yi binlerce kez okumadık hatta ezberlemedik?
Demem bunlar değil elbet. Kimi zaman çok iyi bildiğimiz birşeyin incelik ve ayrıntılarından uzak kalışımız da bir gerçektir. Atatürk'ün GENÇLİĞE HİTABESİ de bunlardan biridir.
Büyük Önderimizin çokça konusması ve söylevleri vardır. Ulusal Kurtuluş Savaşı süresince Anadolu'nun farklı kentlerinde; savaş sonrası ve Cumhuriyet döneminde de çok sayıda konuşma ve söylevleri bulunmaktadır.
Ammaaaa...
Atatürk, GENÇLİĞE HİTABE'yi SÖYLEV'inin en sonunda söylemiştir. Ondan bağımsız, ayrı bir konuşma ya da söylev değildir.
Zaten, Söylev'in son cümlesi yani Gençliğe Hitabe'nin öncesi şöyledir:
"1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve görünüş" sözleriyle başlıyor.
"Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
Bu sonucu, TÜRK GENÇLİĞİNE KUTSAL BİR ARMAĞAN OLARAK BIRAKIYORUM.
EY TÜRK GENÇLİĞİ
Birinci görevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Gelecekte bile seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır.
Bir gün, bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin!
Bu olanak ve koşullar hiç uygun olmayan bir durumda kendini gösterebilir. Bağımsızlık ve cumhuriyetini yıkmak isteyecek düşmanlar, dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir galibiyetin,bir gücün temsilcisi olabilirler.
Zorla veya hile ile kutsal yurdun bütün şehirleri teslim alınmış, bütün işletmeleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesi işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olanı ise, ülkede iktidara sahip olanlar gaflet, sapkınlık ve hatta ihanet içinde olabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri kişisel çıkarlarını, işgalcilerin siyasi amaçlarıyla birleştirerek düşmanla işbirliği yapabilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezik ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin evladı! İşte bu durum ve koşullar içinde bile görevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun güç, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
SÖYLEV için Kısa Kısa...
Cavit Orhan Tütengil:
"Ulusal bir tarih çerçevesini aşarak, özellikle yöntemi ve ilkeleriyle evrenseldir sınırlarına ulaşır. Söylev, yeni Türkiye'nin kuruluşunu anlatan tarihsel bir belge olmanın ötesinde, Ulusal Kurtuluş Savaşı çığırının ve yeni bir ulus yaratmanın öğretisini de içermektedir."
Emre Kongar:
"Söylev, yalnız "tarihsel" bir belge değil o, aynı zamanda tarihi yorumlayan bir "tarih" belgesidir."
Emin Ozdemir:
"Türk istiklal ve Cumhuriyetinin" nasıl kurtarıldığı ve korunduğunu; gerektiğinde de nasıl kurtarılıp korunacağını öğretmek istemiştir Atatürk."
Ceyhun Atuf Kansu:
"Söylev, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın "dramatik" akışını anlatır. ...Hem eylemin yaratıcısı, hem eylemin anlatıcısıdır."
Konur Ertop:
"Söylev'de Atatürk'ün eylemlerini ve kendisiyle kurtuluş, kuruluş tarihi içindeki ilişkilerini anlattığı arkadaşlarından...
"İsmet İnönü'yle Fevzi Çakmak yer alır. Atatürk'ü Söylev'in verildiği tarihe kadar İnönü'yle arkadaşlığına hiç gölge düşmemiştir. Fevzi Çakmak'a karşı beslediği güven ve saygı da hiç eksilmemiştir."
Samim Kocagöz:
"Söylev'deki en büyük halk adamı, hiç kuşkusuz, Söylev'i söyleyen, Söylev'deki olayları yaratan - Savaşı örgütleyen ve yöneten - Gazi Mustafa Kemal Paşa'dır.
Cavit Öztelli:
"Söylev'in dili her ne kadar konuşma dili idi ise de yine aradan geçen uzun yıllarda yetişen kuşaklar için ağır geliyordu. Onun için dilinin bugünkü dile çevrilmesi gerekli görülüyordu. TDK'na başvurularak dilinin sadeleştirilmesi isteniyordu. Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu bu görevi üç arkadaşa verdi: Dr. Mehmet Tuğrul, Salâh Birsel, Cavit Öztelli. "
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun.
Şiirce:
Okuduk yazdık,
Çizdik konuştuk.
Koştuk alanlara
Dinledik dimdik.
Vurulduk öldük
Eksilmedik hatta,
Acılar bizimleydi
Umutlar...
Öz.
KısaCUK
Tutuklarız kendimizi başkaları için,
oysa ki hayat bizi çağırıyor.
Öz.