Son oynanan İspanya maçı, hepimizi derinden üzdü. 6-0’lık ağır mağlubiyet yalnızca bir skor değil; sistemin, tercihlerin ve anlayışın sorgulanması gerektiğini bize bir kez daha gösterdi.

Milli takım, ülkenin ortak değeridir. Ancak son dönemlerde görüyoruz ki, kadro tercihleri yalnızca 3 veya 4 kulüp üzerinden şekilleniyor. Oysa Türkiye’nin dört bir yanında yetenekli futbolcularımız var. Anadolu kulüplerinde yetişen, formayı hak eden birçok oyuncu göz ardı ediliyor. Milli takımın geniş bir yelpazeden seçilmesi gerekir.

Bir başka önemli nokta ise teknik direktör konusu. Milli takımın başında yabancı bir isim olduğunda, bu ülkenin ruhunu, oyuncunun yüreğini, taraftarın beklentisini anlamakta zorlanıyor. Yerli bir teknik adam, hem futbolcularla daha yakın bir iletişim kurar hem de sahaya yansıyan futbolun milli kimlik taşımasına katkı sağlar.

Futbol sadece taktikten ibaret değil; aidiyet, ruh ve motivasyon da en az saha içi düzen kadar önemlidir. Yabancı teknik direktörler çoğu zaman bu noktayı gözden kaçırıyor. Oysa bizim kendi içimizden çıkan değerli hocalarımız, yıllardır bu toprakların futbol kültürünü yaşıyor ve biliyor.

Milli takımın yeniden ayağa kalkması için şu iki adım şarttır:

1. Kadro seçiminde adalet ve çeşitlilik.

2. Yerli bir teknik direktör ile uzun vadeli bir plan.

Unutmayalım; milli takım hepimizin. Onun başarısı da hezimeti de yalnızca futbolun değil, bir ülkenin ortak sevinci ve hüznüdür. Artık doğru kararların alınma zamanı gelmiştir.