Ülkede her gün yeni bir haber…

Her hafta taze bir skandal!

İnsana, toplum topyekün cinnet mi geçiriyor acaba, dedirtiyor.
Rüşvet alıp verenler…
Sıradanlaşan yolsuzluklar…
Torpilli geçişler…

Delege pazarlıkları…

Sahte diplomalar…

Yeni doğan çeteleri...

Önlenemez orman yangınları…

Ve daha niceleri…

Bu işlerden…

Emniyet bıkmış.
Yargı yorulmuş.
Cezaevleri ağzına kadar dolmuş.

Peki neden?

Yasalar mı yetersiz?
Yargı mı etkisiz?
Denetim mi göstermelik?
Vicdanlar mı tozlu raflara kaldırıldı?
Gerçekten bilmiyorum.

Ama şunu biliyorum:
Bu iş “yumuşak” yöntemlerle çözülmeyecek!
Caydırıcı ceza yoksa, bu “ mahlûklar” akıllanmayacak!
İdamsa idam!

Acımayacaksın!

İdam mı var bu ülkede?

Gerekirse olur kardeşim!

Avrupa’ya özeniyoruz ya…
Orada ceza ağır, uygulama tavizsiz.
Amerika’da yere yiyecek at, 500 dolar ceza.
Singapur’da sakız çiğne, cezası büyük, sakız ithal edersen milyonluk fatura!
Japonya, Almanya, Güney Kore… Kurallı ülkelerde suçlu yaşayamıyor!

Bizde ne oluyor?
Trafik denetimi sıklaşınca kıyamet kopuyor:
“Devlet para peşinde!”
Yapma ya!
Kazalarda ölenin, sakat kalanın bedelini kim ödüyor?
O insanların tedavi masraflarına, çektikleri acıya sen mi katlanıyorsun?

Ve sonra bir sahne:
Trafik cezası yiyen biri polise bağırıyor:
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
İşte bu!
Etkili ve yetkililerden destek alan suçlu, devlete kafa tutuyor.
Böyle bir düzende adalet nasıl tecelli edecek?

Yirmi yılı aşkın, muhafazakâr ve güçlü bir iktidar mevcut

Dolayısıyla…

Din eğitimi ihmal edilmiş de değil…
Ahlâk dersleri müfredata konuyor, ama gençler ekranlardan ahlâksızlık öğreniyor.
Sosyal medya, diziler, sahte kahramanlar...

Sen istediğin kadar okullarda işi sıkı tut…
Ahlâksızlık bombardımanı altında bir nesil yetişiyor!

RTÜK, İletişim Başkanlığı… Neredesiniz?
Medya denetimi neden bu kadar zayıf?
Yalan haber, reyting uğruna yapılan rezillikler…
Bunlara karşı acımasız mücadele ŞART!

Ama sadece bu yeter mi?
Hayır, yetmez!

963-2

Ceza Yasası yeniden yazılmalı!
Suç işlemeyi kolaylaştıran maddeler ayıklanmalı!
Miadını doldurmuş, çürümüş kanunlar çöpe!
1928 model “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun” hâlâ yürürlükte!

Şaka gibi…

Bunun gibi daha niceleri…

Yıllardır "sivil anayasa yapalım" diye konuşup duruyoruz…
Ama köydeki Mehmet Amcanın, şehirdeki Halime Teyze’nin derdi bu değil!
Onlar, oğullarını öldüren katilin hak ettiği cezayı çekmesini istiyor!

Evlerine giren hırsız hapse tıkılsın istiyor!

Zira adalet yerini bulmalı…

Hoş sivil anayasa yazılsa ne olacak, dört dörtlük olsa ne farkedecek?

Demokrasinin beşiği denilen İngiltere’de Anayasa bile yok.

Yok ama daha önemli bir şey var: Eğitim.

Cezalar da caydırıcı…

Peki bizde ne oluyor?
Yarısı hapiste, yarısı dışarıda geçen cezalar...
İnfaz yasaları, denetimli serbestlikler, para cezasına çevrilen hükümler…
Bunlar caydırıcılığı yok ediyor, suça teşvik ediyor!

Cezaevleri 300 bin kişiyle ağzına kadar dolu mu ?
Gerekirse bir 300 bin kişilik daha yaparsın!

Ve cezaları tam anlamıyla infaz edersin.
Bu devletin gücü buna yeter!

Yoksa…
Bu gidiş, gidiş değil.