Bir kızıl yağmur geldi geçti, şeklinde atılabilirdi başlık. Eğer “kızıl”ın tek bir nağmesini işitebilseydik.

Bayram öncesi binlercemizi heyecanlandıran Rus Kızıl Ordu Koro ve Dans Topluluğunun Laodikiea Konserinden söz ediyorum.

Rus Kızıl Ordu Korosu ve Dans Topluluğu ilanlarını gördüğüm gün başladı heyecanım. Konser Laodikiea Antik Kentinde olacaktı. Önceki yıllarda orada verilen konserlerin hiç birini kaçırmamış biri olarak, ortamın mistik geçmiş zaman efekti ve gelecek koronun efsanevi etkisi hayallerimi süslemeye başladı. Benim gibi binlerce insanın da hayalini süslemiş olmalı ki konser saati yaklaştıkça hınca-hınç doldurduk arenada dövüşecek gladyatörleri izlemeye gelmiş antik atalarımız gibi.

Hava durumu %30 yağmurlu diyordu ama o, 30’un Denizli’nin hangi bölgesine düşeceğini kimse bilemezdi belki de. Yine de Denizli Büyükşehir Belediyesi ve konser sponsorları hem oturulacak minderleri hem de yağmurlukları hazır etmişlerdi.

Harika bir organizasyondu. Konser alanı girişinden oturacak olduğunuz yere kadar güler yüzüyle refakat eden Belediye çalışanlarına hayran kaldığımı söylemeliyim.

Konser saati yaklaştıkça biz seyircilerdeki heyecan ve tedirginlik atbaşı artıyordu. Heyecan, Kızıl Ordu Korosunu canlı izleyecek olmaktan; tedirginlikse, gökyüzünü kaplamakta olan kara bulutlardandı. Yanımızda oturanlarla aramızda geçen sohbetler, “Belki çiseler de geçer” şeklinde noktalanıyor, hani iyi diyelim de iyi olsun niyetiyle havaya bakıyorduk.

Konser saati olan 20.30’dan önce, bizim hava durumu raporunun %30’u arenaya girdi. Elbette yine iç sesimizle, Çiseler de geçer canım, diye bekledik. Hem de hepimiz. Kimse kımıldamadı yerinden. Şemsiyeler açıldı, yağmurluklar giyildi, birlikte gelenler birbirine sokuldu ve o her yürekten geçen, “haydi dinsin artık” duası göğe yükseliyordu ama göğün umurunda değildi. Vur patlasın, çal oynasın şeklinde yağıyordu mübarek! Ve ne orkestra ve korunun ne de dansçıların bu yağmurda bir performans göstermeleri mümkündü.

Kızıl Ordu artık kızıl ordu değildi. Sanırım pembeleşmişler. Ya da koka kolanın girdiği her yer gibi onlar da yağmurda eriyen şeker kimliğine dönüşmüşler. Zira belki eski kızıl ordu olsaydı, “Orkestraya gerek yok” deyip kendi çıplak sesleriyle çıkarlardı; özellikle o yağmur altında kıpırtısız bir şekilde bekleyen seyirciyi hüsrana uğratmazdı. En azından yağmur altında bir Kalinka söylersin sonrasında özrünü dileyip veda edersin yahu! Kızıl ordu korosuymuş, hadi len! Adınız kalmış yadigar… Ha bu benim hissiyatım, beni bağlar. Çünkü ben hüsrana uğradım.

Ve bitirirken Belediye Başkanımız Bülent Nuri Çavuşoğlu’na da teşekkür etmek isterim. Hem organizasyonda başarılı ekiplerle çalıştığı hem de orada bizimle birlikte ıslanıp, iptal kararını hep birlikte alma inceliğini gösterdiği için. Ayrıca bilet paraları çok kısa sürede iade edildi.

Sahi Rus Pembe Ordu Korosu yeniden gelirse gider miyim, emin değilim.