Harflere bakınca ancak eşek anırmasına benzeyen başlık, Artificial Intelligence, yani Yapay Zeka’nın kısaltılmış hali.

Yapay zeka hayatımıza rüzgar gibi girdi ama bizim toplumca ilgi düzeyimiz eşek anırması cinsinden. Kimi rüya yorumlatıyor, kimi akıl danışıyor, çoğunluk dandik videolar yaptırma peşinde.

Aslında teknolojiyi icat etmeyip dışarıdan ithal eden her memleket insanı gibi bizimki de normal. Çünkü çocuğun eline daha önce hiç görmediği bir oyuncak verirseniz önce şaşırır, sonra nasıl oynayacağını bilemez, kurcalar, bozar olmadı bir köşeye atar geçer.

Maalesef geri kalmışlık böyle bir şey. Üstlerinden geçen uçakları tanrının melekleri zanneden kabile halkı zavallılığı.

Peki, icadı gerçekleştiren uluslar ne yapıyor?

Çin mesela. Doğrudan eğitimde kullanmaya başlamış. Bu yıldan itibaren altı yaşındaki öğrenciler, yapay zeka yüklü tabletlerle eğitim alacaklar. Yapay zeka öğrencinin hangi konuyu ne kadar öğrendiğini bireysel olarak değerlendirip öğretmene rapor verecek.

Güney Kore aynı şekilde yapay zekayı çoktan sınıflara getirmiş ve eğitimin içine dahil etmiş. Çocuklar promt (direktif/istem) yazmayı öğreniyor, müfredattaki konuları yapay zeka eşliğinde ve kolaylığında işliyorlarmış elbette.

İngiltere geçen yıldan beri okullarında kullanmaktaymış.

Amerika bazı eyaletlerinde yapay zekanın eğitime dahil edilmesi konusunda meclise önergeler sunmuş.

Ya biz?

Dün gibi hatırlıyorum pandemi dönemini. Milli Eğitimin EBA sistemine giremeyen çocuklarımızın bezgin ifadeleri gözlerimin önünde.

Dünya ne zaman bir sıçrama gösterse biz ya bir uyuşukluğun, ya da bilmem ne belanın içinde oluyoruz. Matbaanın zinhar günah sayıldığı günden tutun da, sanayii devrimine varıncaya kadar aralardaki her bir sıçrama taşını nasıl kaçırdığımızı tarihten esefle okuyoruz. Ve kaçırdığımız her yenilik, her devrim bize pahalıya patlıyor; geriye gidiyoruz. Bu çağı da kaçırırsak, tarih çöplüğünde yer beğenmemiz gerekebilir. Son anda bir Mustafa Kemal daha gelir mi, bilemiyorum…