19 Haziran 2025 Perşembe günü Silivri'den bir ileti paylaşıyor İmamoğlu:
"O iftiranamaleri imzalayın. Ailelerinizi, evlatlarınızı koruyun. İftira yükünü ben taşırım. Onlar benden önemli."
Bu; kaçış, bu kurtuluş değil. Kucak açmak, sorumluluk almaktır. Babacan bir tutum sergilemektir.
Hiç kimse "önder" olarak doğmuş mudur? Ya da öyle kabul edilebilir mi? Öyle ya da böyle, inanç ve bağlılıklara göre buna farklı yanıtlar verilebilir.
Olaylar, gelişmeler, duruşlar, gelgitler...
Bilinç, duruş, önsezi, özduru, cesaret, bilgi beceri...
"Acıyı bal eylemek" alır götürür "lider" koltuğuna oturtur sizi ve ondan sonra da toplum ölçeğinde "önder"lik başlar.
Günümüzde bunun kısıtlı da olsa bir iki gözümüzün önünde duruyor.
Dünya tarihi bunun örneklerine tanık olmamızı sağlamıştır.
Nasıl ki korkaklar her gün ölürken, cesurlar ve kahramanlar...
Haksız yere bedel ödeyenlerle o bedeli onlara ödetenlerin hesaplaşmasının sonuçları da tarih sayfalarında yerini almamış mıdır?
Ülkemiz coğrafyası, özellikle de şu yakın tarihte ne çok gelgitlere, yapbozlara tanıklık etmiş...
Kaddafi, Saddam, Esad... Sırada kim/ler var tez zamanda meçhulümüz olmaktan çıkabilir!
Ki bu coğrafya özellikle Arap ve İslam egemen güçlerin konuşlandığı topraklar. Zengin yeraltı kaynaklarının bahşedildiği "mübarek" yerler!
Bu iki "kimlik" kendi aralarında didişmekte üst düzey beceri göstermekte... İki yakaları biraraya gelmek şöyle dursun, kendi aralarında emperyal bir "büyük"e biat etmek te de yarış içinde olmuşlardır hep!
Bilim, teknoloji, iletişim eğitimse... Bir türlü gökten inmemektedir.
Batı ve hiç kuşkusuz Amerika "sağmal inek" gördüğü coğrafyayı sömürmekte kusur etmemiştir.
Müslüman ülkeler Hristiyan, Yahudi. Ecnebi... gördüklerini, kendi aralarında hırlaşarak ama ötekilerle kucaklaşarak tarihi ve geleneksel görevlerini yerine getirmişler, bugünlerde de bunu sürdürmektedirler.
Coğrafyanın ülkeleri de kral, lider, şef, sultan vb. kişilerle yönetilmişler, yönetiliyorlar. Bunların çoğu da sülale ve aile boyu...
Saraylarda, şatolarda devasa ordularla korunarak surduruyorlar/dı iktidarlarını. Ne oldu sonunda? Halktan kopuk, dünyadan habersiz keyf sürmenin bedelini ödediler.
Bugün memlekette yaşanılan kimi gelişmeler işte bu yüzden önemlidir. İktidar muhalefet elbette faklı düşünebilir. Sorunlara farklı çözüm yolları üretebilir. Demokrasi ve hukuk alanında kalmak, adaleti zedelemeden yarışmak gerekiyor mu?
Ama, bugün bu böyle olmadığı konusundaki kaygılar giderek tırmanıyor. Tüm muhalif partiler ve kamuoyunun büyük bölümü "gidişat" konusunda "endişe" içinde olduklarını dile getiriyorlar.
Bu açıdan da, Özgür Özel'in de Ekrem İmamoğlu'nun da söylem ve duruşları geniş kitlelerce destek ve kabul görmektedir.
Demokratik ve Anayasal hakların kullanılması konusunda karşılıklı uzgörü "tesis" edilebilmeli.
Türkiye Cumhuriyeti, her türlü konumuyla... Kuruluş ve kurtuluş yapısıyla... Geleneksel ve her türlü yapısıyla komşularından, coğrafyasından ayrı tutulması gereken "özel" bir ülkedir.
Bu özelliklerimizle, dost ve düşmanın "test" rüyalarının ters yüz edileceği aşikardır.
Dünya ve bölge ısınırken, daha doğrusu ısıtılırken öncelikle iktidarın daha kucaklayıcı tavırda olması beklenir.
Öncelikleri ulusallıktan bireyciliğe, daha doğrusu bencilliğe kaydırması hiç de tutarlı ve nesnel bir tutum değildir.
Bu yüzden, liderlik, önderlik ve yönetme sanatı... geleceği okuma... yeni strateji ve taktikler... Her zamandan daha çok ve ivedi önem kazanmaktadır.
Artık, insanları hurafelerle, boş inanlarla, geleceğe dair aldatmacalarla oyalamak olası değil.
ŞİİRCE
Uyuyan prenseslerim var,
Horlayan koyunların var.
Öküzlerim var, kurtlarım var aç.
Bitlerim, pirelerim, kenelerim
Atlarım, develerim, fillerim var.
Masallar alıyorum,
Masallar satıyorum..
Öz.
KısaCUK
Bu gece de kalsın,
toplayın sabahları,
gidiyoruz!
Öz.