Penguen/Denizli Kitap Kulübünde, ikinci toplantının konusu narsisizm olarak seçildi. Katılımcılar konu ile ilgili kitaplar önerdiler. Bende iki kitap seçtim, okuyorum. Konunun uzmanı değilim. Anlayabildiklerimi gazete köşe yazısına dönüştürüp; herkesle paylaşmak istedim.

Her insan görünür olmayı sever. Bazısı çok sever, bazısı az sever. Okuduğum bir kitapta, "insanın en büyük zaaflarından birisi, görünür olma çabasıdır" diyor. Bu konudaki aşırılığı, zaaf olarak değerlendiriyor. Sadece bugün değil eski çağlarda da insanlar kendi görüntüleri ile ilgilenmişler, kendi yansımalarını görebilmek için başta durgun sular, parlak madenler olmak üzere; çeşitli yöntemler kullanmışlar.

İnsanların gerçeğe en yakın kendi yansımalarını görebilmesi ise aynalar sayesinde olmuş. Kullandığımız aynalar, 2500 yıl önce Lübnan Sidon'da üretilmeye başlanmış. Avrupa'da kalay-cıva kullanarak ayna üretilmiş. Venedik yeni yöntemlerle, ayna üretim merkezi haline gelmiş. Modern aynayı 1835 yılında, Alman kimyager J. Liebig geliştirip seri üretime başlamış. Düz, iç bükey, dış bükey gibi çeşitli özellikte aynalar var.

İnsanlar da aynalar gibi, farklı farklı. Bazı insanlar görünür olmayı herkesten daha çok seviyor. Çünkü kendini çok seviyor. Psikolojide buna narsisizm deniyormuş. Aynanın bulunmasında, insanların narsist yanının etkisi olmalı! Narsisizm kişinin kendi bedensel veya zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık olarak tarif ediliyor. Kısaca kişinin kendine aşık olması. Mitolojiye göre: Narkissoz bir gün suda kendi yansımasını görmüş ve yansımasına aşık olmuş. Su üstünde beliren kendi yansımasına bakarken dalmış gitmiş ve suya düşerek boğulmuş. Narkissoz'un öldüğü yerde yetişen nergis çiçeklerinin, insanın kendi yansımasını ilk kez gördüğü anın izlerini, günümüze taşıdığına inanılır. Narsisizm, Yunan mitolojisinde bir kahraman olan Narkissoz'dan geliyormuş.

Narsisizmin ileri boyutta olmasına, tıpta narsistik kişilik bozukluğu adı verilmiş. Kişilik bozukluğu olan kişiler başkalarının düşünce ve isteklerine ilgi göstermedikleri gibi saygı da duymazlarmış. Daima kendilerini haklı görüp, her şeye sadece kendilerini layık görürlermiş. Empati yapmazlar, başkalarının yerine kendini koymaz ve başkalarını anlayamazlarmış. Sadece kendisi var gibi, ne olursa olsun her şeyin ve herkesin sadece kendi amaçlarına hizmet etmesi gerektiğine inanırlarmış. Narsist için başkalarının fikir ve hareketleri kendi amacına hizmet ediyorsa önemlidir. Aksi halde bu fikirler tahammül edilemez düşüncelermiş. Başkalarının zararına olup sadece kendi çıkarına olan, kendisine maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında; öfkelerine hakim olamaz ve saldırganlaşırlarmış. Narsist kişiler kendilerinin çok önemli olduğu duygusunu taşır, başarı ve yeteneklerini abartırlarmış. Özel ve eşi bulunmaz birisi olduğuna inanırlar ve tüm ilişkilerini çıkarları için kullanırlarmış. Başkalarını kıskanırlar, başkalarının da kendisini kıskandığına inanırlarmış. Günümüzde bu tariflere uyan o kadar çok siyasetçi, gazeteci, televizyoncu var ki: istediğin kadar boy boy.

Kültürümüzde boy aynasına çıkmak diye de, bir deyim var. Boy aynasına çıkma, öz eleştiri yapabilmeyi, hatalarını kusurlarını, iyi ve kötü yanlarını da görebilmeyi, empati yapabilmeyi, özür dileyebilmeyi ifade eder. Boy aynası, dev aynasının zıttıdır. Siyaset dünyasında boy aynasına çıkan, öz eleştiri yapan, haddini bilen siyasetçi sayısı çok az. Devir dev aynasında görünme devri.