YAZILISI VAR, YAZISIZI VAR..

Bir deee...

Toplumlar fi tarihinden bu yana belli ya da belirsiz kimi kurallara göre yö

netilegelmiş.

İlk yazılı "kanun" Hammurabi Kanunları olarak (M.Ö. 1760) bir başkası yazılısı ise Sümerlere ait tablet (M.Ö. 2100-2050)

Toplumlar belli kurallara göre yönetiliyor. Bu kurallar da o toplumun yapısına, düzeyine, halkın ulaştığı eşine göre belirleniyor...

Yazılı kaynaklar anayasa, yasalar, yaşa hükmünde kararname, tüzük ve yönetmelikler.

Yazısız kaynaklarsa gelenek ve görenekler, töreler... Toplumca benimsenmiş, önemsenmiş, kuşaktan kuşağa aktarılmış davranış ve uygulamalar.

Girişte, " Bir deee" dediğim de dönemin özelliklerine ilişkin "güç" sahibi ya da sahiplerinin sınır bilmez/tanımaz yetki ve uygulamaları!

Türklere ait ilk yazılı metin ise 8. Yüzyılda Orhun Yazıtları olarak bilinmektedir.

20 Ocak 1921'de B.M.M.'de "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu" çıkıyor.

Cumhuriyetin ilk anayasası 20 Nisan 1924 tarih ve 419 sayılı kanun olmuştur.

Yasalar; toplumda bir disiplin sağlamak, hak ve özgürlüklerin olabildiğince eşit dağıtılmasını gerçekleştirmek... keyfiligin, başıbozukluğun önüne geçmek vb. gibi ilkelerin uygulanması için var olmaktadır.

Günümüzde toplumların bulunduğu düzey, yasaların nasıl uygulandığı konusunda da ipuçları vermekte. Dileyen, karşılaştırmalar yaparak farkları görebilir ve nedenlerini de bulabilir.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi varmış ya hani!..

Peki, bizde yoğurt nasıl yenir?

Yani, "yasa"lar nasıl uygulanır? Yasalar karşısında "eşit"likten söz edilebilir mi?

Bu konuda "uç" bir örnek vermek gerekirse...

Bunun en çarpıcı olanlarından biri de "prof."luk konusu da yaşandı. Hem garip hem ilginç olanı da bunun "eğitim" alanında gerçekleşmiş olması!

Doçentlik ünvanını aldıktan sonra "en az" 5 yıl süreyle, profesörlük kadrosuna yükselebilmek için ilgili bilim alanında özgün yayınlar ya da çalışmalar yapmış olmak gerekiyor. Uluslar ve uluslararası akademik makaleler yayınlamak da kaçınılmaz.

Bu konuda "uç" örnekler yok değil:

Oktay Sinanoğlu 28 yaşında profesörlük unvanını alıyor.

Alia Sabur ise 18 yaşında aynı unvanı alarak prof. olarak atanmış ve dünyanın "en genç" profesörü olarak Guinness Dünya Rekorları Kitabına adını yazdırmıştır. (Amerikalı bir malzeme bilimcisi. D. 1989, Stony Brook Üniversitesi, Dreyel Üniversitesi.)

Şimdiii, gelelim "sadede" diyelim:

Yusuf Tekin 1970 doğumlu, Ankara Üniversitesi SBF Kamu Yönetimi mezunu. ODTÜ Makine Müh. Yüksek Lisans yapmış.

Tekin, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı karar ile Ankara Hacı Bayram Veli Ün. Rektörü oluyor. 2018/181 sayılı atama kararı ile prof. Yusuf Tekin unvanını alıyor.

Uzun uzadıya açıklamaya, hacet yok!

Özel okulu olduğu söylenen ve halen Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan Yusuf Tekin akademik gereklilik ve koşulları yerine getirdi mi, getirmedi mi?

Soruya yanıt: HAYIR!

Ve hatta, bu konuda başka bir konu daha var kiii...

Bu konuda, Yusuf Tekin için Cumhurbaskanlığınca özel bir KHK çıkarıldığı ve hemen sonra da bu özel kararnamenin yürürlükten kaldırıldığı iddia edilmektedir.

Memleket bu gibi ilginç gelişmelere zaman zaman tanık olmaktadır. Örneğin, Başbakanlık da yapmış ve bugün Gelecek Partisi Genel Başkanı olan prof. Ahmet Davutoğlu hakkında da "intihal" suçlamaları olmuştu. (İntihal: Başkalarında ait ifade, buluş ve düşünceleri kaynak göstermeden kendisininmiş gibi kullanmak sahtekarlık ve hırsızlık olarakkabul edilmektedir.)

O günlerde bu konu kamuoyunda çok tartışılmış, basında geniş yer almıştı.

"Hükümranlık" yani egemenlik bizde "ulusta"dır da, mı acaba?

Yeri gelir ANAYASA denir, yeri gelir "kapatilsın" denir! Olur mu anayasa!

Bir başka yüksek mahkeme Yargıtay, Anayasa Mahkemesuni yok sayar.

YSK'nın kararları kesin dir. Hiçbir "mercie" bu konuda başvurulamaz.

Daaa, memlekette "olmaz olmaz ya" çıkar bir yerel mahkeme, YSK'nın yetki alanına girip çelişkili kararlar verebilir.

Bu örnekleri çoğaltmak olası. Bizde yasalar, kimi zaman kişilere kimi zaman kurumlara göre değişebiliyor, değiştirilebiliyor. Son yıllarda bu tip girişimler nerdeyse alışkanlık haline geldi.

Sanıyorum ve iddia da ediyorum, dünya üzerinde bir konuda YASA DEĞİŞİKLİĞİ DÜNYA REKORU bizdedir.

Bu iktidar döneminde Kamu İhale Yasası tam 200 (iki yüz) kez değiştirilmiş. Bunun ne anlama geldiğini bilmeyen varsa... Ona da helal olsun!

ŞİİRCE

Gelemiyorum işte;

Faili meçhulden gelen

Oğlunu gömerken

Yaşlı ana,

Ölemiyorum.

Yazamıyorum işte;

Semt pazarı bitiminde

Gizli saklı

Çerçöp devşirenleri

Bebeleriyle...

Öz.

KısaCUK

Bu gece de kalsın,

toplayın sabahları,

gidiyoruz...

Öz.