YARDIM VE PARA İLİŞKİSİ

Bu iki kavram yan yana durmadı, olmadı sanki, değil mi? Yoksa sadece bana mı öyle geliyor?

Durun anlatayım.

Hafta sonu köye gittim. Gitmişken annemin sobasını da kuralım artık diye düşündüm, malum önümüz kış. Yanımda bir hanım arkadaşım da vardı ama soba ikimizin de kaldıramayacağı kadar ağırdı. Yakındaki kafenin bahçesinde oturan bir delikanlıdan yardım rica ettim. Sağ olsun geldi, birlikte taşıdık, kurduk. Çocuk işi bitince, çıkmak için kapıya yöneldi, ben de teşekkürlerle uğurlamak için ardı sıra yürürken annem koluma yapıştı ve elime iki yüz lira sıkıştırıp, “Çocuğun cebine harçlık koy,” dedi. Bir anneme, bir elime tutuşturduğu paraya bakakaldım.

Anneme niye para veriyoruz sorusunu soramadan, annem; “Haydi haydi koş,” diyerek neredeyse beni itekledi. Bu bir yardım- rica ettim- kibarlık edip geldi- para bunun neresine sıkışacak gibi beni ambale eden sorularla çocuğa yetiştim ve parayı uzattım. “Annem çay parası yapsın diyor. Lütfen alın” dedim.

Delikanlı uzattığım parayı görünce…

Uzun diliyle havada uçan sineği yakalayan bukalemun gibi anında parayı cebine sokuşturdu desem…

Yok yok, eğer öyle olsaydı muhtemelen yazıyor olmazdım. Ben insana ve insanlığa dair, hâlâ içinde umut taşıyanlardan biriyim. O minik umut kırıntısını da kaybedersem yaşamın anlamını tamamen yitirir ve ölmeye yatarım, eminim.

Öyle olmadı. Parayı görünce hakarete uğramış gibi geri sıçradı ve “Ne demek?” dedi. “Ben para için yapmadım ki! Yardım dediniz, yardıma geldim.”

İşte o an annemin gazına gelip para uzatan ben kendimden utandım. Ayıp etmiştim bence.

Sonrasında annemle konuştum bu konuyu. O ufak tefek her yardım aldığında insanlara para teklif ediyormuş, kimi alıyormuş, kimi almıyormuş.

Ama olmaz… Yardım kelimesi anlamı gereği karşılıksız yapılan eylem değil midir?

“Hayır ya, verilebilir de, ne olacak,” diyorsanız, anlayış farkımız var demektir.

Ülkenin tüm sorunları bitti, bir tek bu konuya mı kaldık şeklinde düşünebilirsiniz. Ama sizi ayıltacak başka bir noktaya geçiyorum şimdi.

Hani yardım eylemini karşılıksızlık üstüne kurduk ya, öyle de olması gerekir dedik ya, şimdi siyasi oluşumların yıllardır yaptığı yardımları masaya yatıralım mesela.

Yatırmaya yatıralım da kaldırabilir miyiz bundan pek emin değilim. Çünkü yok kömür yardımı, yok makarna, yetmez bir de yeşil kart verelim derken memleket “Ne kaa para o kaa köfte” anlayışına düşüvermiş, haberimiz yok.

İki dönem önce belediye başkanlığına adaylığını koyan bir arkadaştan dinlemiştim. Köyleri geziyor, sorunları dinliyorlarmış. Yolda karşılarına çıkan sırtı çocuklu bir kadına selam verince, “Sen kaç para yardım ediyorsun?” diye sormuş kadın. “İşte o gün, bu halkın oyu satılık diye düşünmüştüm” demişti arkadaş. Oyunu satmak?...

Hani biz “sever” bir ülkeydik? Misafirsever, yardımsever, insansever, hayırsever?

Ne oluyor bu meziyetlerimize?