SORMA NE HALDEYİM! (Geliver Yeter)

Hayat mücadelesi öylesine zorlu bir süreçtir ki; herkes sırtında farklı bir yük taşır.

Bir dost eli uzanıp da yüreğine dokunduğunda duyulan derin bir “ah!” sesi, aslında söylenmemiş cümlelerin özeti gibidir.

Hani derler ya:

“Bir dokunsan, bin ah işitirsin!”

Söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait, Zeki Müren’in içli sesiyle söylediği şu şarkıyı dinleyince derin düşüncelere daldım, duygulandım:

Sorma ne haldeyim,

Sorma kederdeyim,

Sorma söyleyemem,

Sorma, yangınlardayım…

Türküler ve şarkılar hayatın aynasıdır; kimi zaman sevinci, kimi zaman kederi yansıtır. Bazen hüzünlüdür ama içinde mutlaka bir umut barındırır.

Mesela Neşet Ertaş, bir türküsünde “Karadır bu bahtım kara, eyvah eyvah” derken; başka bir türküsünde “Sen ağlarsan ağlarım, gülersen gülen… Tatlı dillim, güler yüzlüm neredesin sen!” diyerek bu umudu hatırlatır.

Aslında her şey bizim hayata bakışımızla ilgilidir. Hayata nasıl bakarsak öyle görürüz; ne görürsek, onu yaşarız. Önemli olan, yaşanan her şeyi olumlu tarafıyla görebilmektir. Tıpkı yarım bardağın dolu tarafını görmek gibi…

Eğer boş kısmına takılıp hüzünleniyorsanız, artık yapılacak bir şey yoktur.

Hayat, zorluklarıyla da kolaylıklarıyla da hızla akıp gidiyor. Neticede “su akıp yolunu buluyor.” Önemli olan, biz bu akışı hangi gözle izliyoruz? Bardağın dolu tarafını görebiliyor, şükredebiliyor muyuz?

Hayatımızda “geliver” dediğimizde gelen dostlarımızın olması ne kadar kıymetlidir. Dertlerimizi paylaşabildiğimiz, sevinçlerimize ortak olan dostlarımızın olmasından daha güzeli var mı?

Bir sabah karşımıza çıkan bir dostun, kır çiçeği gibi gülümsemesinde mutluluğu bulmak ne güzeldir.

Derler ki:

“Hayatın asıl güzelliği büyük hedeflerde değil, küçük ayrıntılarda gizlidir.”

O yüzden şimdi bütün sıkıntıları bir kenara bırakalım. Hayata iyi yönleriyle bakmayı deneyelim. Olumsuzluklara gözlerimizi kapatıp, kendimize güzel düşüncelerle, güzel hayallere bırakalım. Hayatı olduğu gibi kabul edip sevebilmek bizi mutlaka rahatlatır.

Sevdiklerimizin yanımızda olduğunu bilmek, varlıklarını hissetmek en büyük mutluluktur. Bazen sadece bir “geliyorum” ya da “haydi gel” demek yeterlidir.

Gönlümüzdeki yükleri hafifleten dostluklar, hayatın en kıymetli armağanıdır. Bazen küçük bir tebessüm, bazen bir “geliver” çağrısı bütün dertlerin merhemi olur.

Güzel bir söz:

“ Mutluluk paylaştıkça çoğalır!”

Ben de öyle yaptım…

Gönlüme düşen duygularımı aşağıdaki mısralara işledim.

Sağlık ve huzur dileklerimle…

İyi haftalar.

GELİVER YETER

Uzaklardan bakıp girme kanıma,

Güllerle gel bana, geliver yeter.

Ellerimi tutup, otur yanıma,

Güller tak boynuna, gülüver yeter.

Endamın benziyor bir gonca güle,

Senden başkaları bana nafile.

Ben seni andıkça gelirim dile,

Arada adımı anıver yeter.

Gamzeli yanaklar, kiraz dudaklar,

Ne güzel yakışmış kirpikte oklar.

Kır çiçeği olmuş saçında aklar,

Yanımda birazcık duruver yeter.

Sevdan içimde kor, aşkın bir tutku,

Seni bekliyorum, içimde korku.

Pınarbaşı’na gel, gözlerde uyku,

Kimseler görmeden öpüver yeter.

Kötü şey düşünme, aklından çıkar,

Aşkın bir akarsu sessizce akar.

Gözünde ışık var, baktıkça yakar,

Göz göze gelelim, bakıver yeter.

İncinmem gülüşün olursa içten,

Dört köşe olurum inan sevinçten.

Sabahın beşinde, belki çok erken,

Uzaktan bir ateş yakıver yeter.

Güllerle gel bana, geliver yeter,

Güller tak boynuna, gülüver yeter.

Yusuf KABUKÇU