SİNEMA TİYATRO SANAT VE SİYASET

Sinema ile tanışmam ilkokul yıllarımda oldu. Nazilli Sümer İlkokulu'nda bizi Sümerbank'ın salonuna götürürlerdi zaman zaman. Orada seyrettim ilk filmleri.

Biraz yetişkin olunca, kendimiz gitmeye başladık. Sinema tek eğlencemizdi diyebilirim. Filmin afişini bir otomobile ya da faytona asarlar,cadde sokak gezdirirler. Filmin reklamını, sinemanın adıyla bağıra bağıra yaparlardı. İki kışlık sinemamız vardı. Yeni Sinema ve Saray Sineması. Bunların yazlıkları da vardı. Yeni kuşaklar yazlık sinemaları bilmez. Neredeyse her mahallede yazlık sinema vardı. Aşağı Nazilli'de iki taneydi. Sinemacılar anlaşırlar, filmin rulosunu bisikletle ulaştırırlar dı birbirlerine. Sinemada çekirdek çitlenir, gazoz içilirdi. Giriş fiyatları cebinizi yakmazdı. Film seçimini afişlerine ve sanatçılarına göre yapardık. İki film birden olurdu bazen. Yazlık sinemaların yakınındaki yüksek evlerin balkonları, beleşçi misafirlerle dolardı. Belgin Doruk, Ayhan Işık, Sadri Alışık, Neriman Köksal ,Sezer Sezin başrollerde olurlardı.Filmin yönetmenlerini ve yapımcılarını bilmezdik o zamanlar.

Metin Erksan, Berlin Film Festivalinde, Susuz Yaz filmiyle Altın Ayı ödülünü alınca fark ettik yönetmenlerin değerini.Susuz Yaz Hülya Koçyiğit'in ilk filmi, ülkede sansüre takıldığı için festivale götürülmüş. Ulvi Doğan ve Erol Taş başlıca oyuncularıydı.

" Sana iki film afişi hediye etmek istiyoruz. Biri yerli, biri yabancı olsun." Deseler hangi afişleri isterdiniz?

Çok zor bir soru oldu değil mi? Türkan Şoray'ın Dönüş filminin afişinden çok etkilendim. Sırtında bebesiyle çaresizliğin fotoğraflıdır bu. Bebekte de aynı hüzünlü bakış var sanki. Hamprey Bogart ve İngrit Berkman'ın Kazablanka filminin afişi de çok güzeldir bana göre.

Biraz da tiyatrodan söz edelim dilerseniz. Sarmal Çevrim Dergisi'nin 46. sayısında, mercek bölümü Ayşegül Yüksel'e ayrılmış .Kitapları, eleştiri yazıları ve çevireleri ile Türk tiyatrosuna inanılmaz katkıları olan bir sanatçı. Yazar Ahmet Özer'in, Ayşegül Yüksel ile yaptığı söyleşiden bir bölümü almak istiyorum.

Ahmet Özer: Sanata karşı bunca düşmanlığı kol gezdiği bir ülkede, inatla coşkuyla, sevgiyle, onca yapıta, bu yapıtları teorik ve pratik alanında yansılanlara, yaklaşımınız, her türlü övgünün üstünde.

Sorum şu: Sanatçı, sanat siyaset ilişkisi sizce ne olmalıdır? Siyasi iktidarlarla iyi geçinmenin ya da onlara muhalif olmanın ince çizgisini nasıl değerlendirirsiniz?

Ayşegül Yüksel: Sanat siyaset üstü bir olgudur. Bir başka deyişle siyasal erk sahibi olanların güdümünde değildir. Buna karşılık siyaset, sanatın konularından biridir. Çünkü toplumsal yaşayışın vazgeçilmez bir parçasıdır. Dahası sanatı ayrıcalıklı kılan sorgulayıcı olmasıdır. Bu nedenle de Sanat siyasete eleştiri yöneltme konumundadır. İktidarlarla iyi geçinmek, sanatın siyasal erke boyun eğmesi anlamına gelir. Bu durumda da sanat olmaktan çıkar, zanaate dönüşür.

Soruyu soran Sayın Ahmet Özer'i ve bu güzel cevabı veren Sayın Profesör Doktor Ayşegül Yüksel'i kutluyorum. Sanırım özgürlükten, demokrasiden yana olan tüm sanatçılar ve sanatseverler, imzalarını atarlar bu cümlelerin altına. "Taş fırın erkeğiyim." Demekle olmuyor demek ki ...

Türk Tiyatrosu'na emek veren yazarları, yönetmenleri sanatçıları kostümcüleri, dekoratörleri, biletçileri ve temizlik görevlilerini saygı ve sevgiyle anıyorum.

Hoşça kalın, dostça kalın. Sıcaklardan korunun, serin kalın.