ÖZBEKİSTAN-TÜRKİSTAN GEZİMİZ “HÂCE AHMET YESEVÎ VE TASAVVUF”

Bir arkadaşım, “Özbekistan ve Türkistan’a gezi düşünüyoruz, gelir misin?” diye sorunca hiç tereddüt etmeden “tamam” dedim. Gençlik yıllarımızdan beri hayalimiz, atayurdumuzdaki kardeş Türk cumhuriyetlerini görmekti.

Beş gün boyunca Semerkant, Buhara ve Harzem bölgelerini dolaştık. Her köşesinde tarihin izlerini taşıyan cami, medrese ve türbeleri gezerken bazen kendimizi geçmişin içinde bulduk. Uzun otobüs yolculuklarında ise bu toprakların tarihini, kültürünü ve bizde uyandırdığı duyguları konuştuk.

Gezinin son iki gününde Kazakistan’ın Türkistan şehrindeydik. Yolumuzun son durağı, Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol oynamış Hâce Ahmet Yesevî’nin türbesiydi. Türbenin önünde durduğumda içimden şu düşünce geçti:

“Yüzyıllar önce buradan çıkan ışık, Anadolu’nun gönül dünyasını aydınlattı.”

Tasavvufla pek içli dışlı değilim ama hep ilgimi çekmiştir.

Tasavvufta aşk, yalnızca bir sevgi hali değildir. Bu yol, insanı olgunlaştırır; sabrı, edebi ve nefsiyle yüzleşmeyi öğretir.

Mevlânâ’nın sözü bunu en güzel şekilde anlatır:

“Hamdım, piştim, yandım.”

İnsan önce kendini tanır (hamdım), hayatın sınavlarıyla olgunlaşır (piştim), aşkın ateşiyle yanar (yandım). Bu, âşık için bir iç yolculuktur.

Ama bu yol çilesiz değildir. Âşık bazen yalnız kalır, sabretmeyi öğrenir. Kimi zaman gurbetle, kimi zaman çileyle sınanır. Hacı Bektaş Veli’nin öğüdü hep hatırlanır:

“Eline, beline, diline sahip olmak.”

Yani insanın kendine hâkim olması gerekir.

Yunus Emre ise aşkı en yalın hâliyle anlatır:

“Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım.

Sevelim, sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz.”

Aşkın özü, varılan yerde değil; yol boyunca kazanılan sabırda, sadakatte ve anlayıştadır.

Hâce Ahmet Yesevî’nin talebeleri, sadece dinî bilgiler taşımadılar; aynı zamanda bir ahlâk ve gönül terbiyesi götürdüler Anadolu’ya. Onlar kılıçla değil, gönülleriyle fetih yaptılar. Köylere, kasabalara, dağ başlarına tekkeler, zaviyeler kurarak halka hem İslam’ı hem Türklüğü yaşattılar.

Özbekistan ve Türkistan gezimiz bıyunce bir çok notlar aldım, bilgiler edindim. Çok sayıda redim çemtim video aldım. İnşallah bütün bunları dizlerle de paylaşma düşüncesindeyim.

Bugün Anadolu’nun manevî kimliğinde hâlâ onların izi vardır. Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Tapduk Emre, Ahi Evran, Somuncu Baba… Bu zincirin halkalarıydı. Ama nice isimsiz derviş de aynı kervanın yolcusuydu.

İşte bu yüzden, Hâce Ahmet Yesevî yalnız Türkistan’ın değil, Anadolu’nun ve Balkanların da manevî mimarı ve atasıdır.

Bu satırları yazarken, yolculuğun uzun saatlerinde içimde yeşeren duygular bir şiire dönüştü. Sanki gördüklerimiz, duyduklarımız ve hissettiklerimiz gönlümde mısra mısra şekillendi. Yol boyunca tamamladığım bu şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum:

Aşk Yolu Edeptir;

BEKLETİR.

Aşkın yolu kamil eder insanı,

Huzurunda edep ile bekletir.

Yolcusunun doğruluktandır yanı;

Aşığını bir kervanda bekletir,

Kervanına nice yollar yükletir.

Aşkın yolu düzdür, asla yanıltmaz,

Dili paktır; yalan ile aldatmaz.

Âşık odur; sevdiğini ağlatmaz;

Aşığını bir gurbette bekletir,

Gurbetine nice hasret yükletir.

Bir zalim elinden yolları gözler,

Dost kapısı açık, görmeyi bekler.

Perişan hâline yanar yürekler;

Aşığını bir meydanda bekletir,

Meydanına nice çile yükletir.

Hasretin içinde bir vuslat saklı,

Gönül bu sevdada terk eder aklı.

Kamuya dert olmuş gözler meraklı;

Aşığını bir mekânda bekletir,

Mekânına nice huzur yükletir.

Yollar uzun, gönül yorgun elinden,

Nefsinin elinde çaresiz beden,

Saltanatı bitmiş tacı giymeden;

Aşığını bir deryada bekletir,

Deryasına nice dalga yükletir.

Aşk bir heceliktir, sır ile saklı,

Âşık özü, kuş misali kanatlı.

Hasretlik çekerken iki taraflı;

Aşığını bir pınarda bekletir,

Pınarına nice umut yükletir.

Bir sevdaya ardınsıra giderken,

Aşk elinden gönül feryat ederken,

Felek onu kalburunda elerken;

Aşığını bir dergahta bekletir,

Dergahtına nice çile yükletir.

Vurma, felek, vurma; aşığı üzme,

Gurbet ellerinde garibi ezme.

Beyhude dolanıp, boşuna gezme;

Aşığını bitmez yolda bekletir,

Yollarına nice gurbet yükletir.

Yaradan verirse bulur payını,

Mecnuna döndürür yitik adını.

Bulmak isteyenler aşkın tadını;

Aşığını bir zindanda bekletir,

Zindanında nice Yusuf bekletir,

Yusuf’una nice sabır yükletir!

28 Eylül 2025