Geçtiğimiz hafta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Seçimi ülkemizde şaşkınlıkla takip edildi.
KKTC'nin 2025-2030 yılları arasında görev yapacak cumhurbaşkanını belirlemek amacıyla 19 Ekim 2025 tarihinde yapılan seçimi Cumhuriyetçi Türk Partisi adayı Tufan Erhürman kazandı.
Ulusal Birlik Partisi, Demokrat Parti ve Yeniden Doğuş Partisi, bir önceki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın ikinci dönem adaylığını desteklediler.
Cumhuriyetçi Türk Partisi tarafından oy birliğiyle Genel Başkan Tufan Erhürman'ın cumhurbaşkanı adayı olmasını kararlaştırmıştı. Erhürman, sadece parti içi destek değil, bağımsız milletvekillerinden de destek almıştı.
Toplumcu Demokrasi Partisi'nin potansiyel adaylarının en güçlüsü olan Mehmet Harmancı, partisinin seçimlerde aday çıkarmayarak CTP adayı Tufan Erhürman'ı desteklemesi gerektiği çağrısını yaptı.
Toplumsal Adalet Mücadele Partisi (Tam Parti) Kurucu Başkanı Serdar Denktaş da Tufan Erhürman'ı desteklediğini açıkladı.
Anlaşılacağı gibi, genellikle çok adaylı girilen ve ikinci tura kalan seçimlerde bu yıl güçlü olanların birleşmesiyle girildi.
Kullanılan 141 000 oyun 81 000'ini alan CTP adayı Erhürman, ilk turda kazanarak KKTC vatandaşlarının iradesini temsil etme hakkını kazandı.
Dış dünyada bilinene göre: Bir taraf yani TATAR, iki devletli çözümü, diğer taraf yani ERHÜRMAN da federasyonu savunuyordu.
TATAR'ın iki devletli çözümden yana olduğunu kendi ifafelerinden biliyoruz ancak CTP'nin federasyonu istediği konusundaki yorumlara ben katılmıyorum.
Bunu çok basit bir şekilde Serdar Denktaş tarafından desteklenmiş olmasıyla açıklayabilirim.
Erhürman'ın iki devletli çözümü öncelememesinin belli ki kendine göre sebepleri var.
KKTC'nin halletmesi gereken bir meşruiyet sorunu var. Belki de ada halkı bunu önceledi.
Benim bu konudaki fikirkerimi yazılarımı takip edenler bilir:
Uygulamada olan federatif yapılarda çok büyük sorunlar yaşanmaktadır.
Bunun en anlaşılır örneği Bosna-Hersek'te görülmektedir.
Bir Boşnak, bir Sırp ve bir de Hırvat Cumhurbaşkanı dönüşümlü olarak başa geçmekte ve hiç biri bir öncekinin projelerini devam ettirmemektedir.
Diğer taraftan iki ayrı Cumhuriyet ve 10 ayrı kantonda binden fazla vekil ve 300'ün üzerinde bakanla ülke tamamen kilitlenmiş durumdadır.
Bakanların en başta gelen görevi diğer toplumu temsil edenlerin ne yaptığını izleyip engel olmaktır.
Ülkede Milli Eğitim Bakanı yoktur.
Bosna-Hersek'te işler böyle düğüm halde olduğu için geçici olarak ülkeyi yöneten Yüksek Temsilci her şeye karar vermektedir.
Güzelim Bosna-Hersek'te görev yaparken gözlemlerim böyleydi.
Kıbrıslı can ciğer kardeşlerimiz için önereceğimiz çözüm de elbette iki devletli sistemdir.
Cumhurbaşkanı adayı olacak kapasiteye erişmiş olan herkes gibi Erhürman da bu ayrıntıları bilmektedir.
Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanmış, Federatif bir Kıbrıs'ı kurmuş olan 1960 Anayasası, her fırsatta iki devletli çözümü savunanların önüne konulmaktadır.
KKTC'nin meşruiyet kazanması için atılacak adımlar belki geçiş için düşünülüyor olabilir.
Uzun vadede Türkiye Cumhuriyeti'nin desteğiyle iki devletli sisteme geçmesi, KKTC toplumunun ideali haline getirilmelidir.
Tekrar ediyorum: İki devletli çözüm KKTC için bir zorunluluktur!