HAYAT NEREDE BAŞLAR?

Bilinen tanımıyla canlılığın başladığı yer döllenme ânıdır. Canlılığın bir üst versiyonu olan varlığın başlangıç yeri ise tasarım zamanıdır. Hayat dediğimiz zaman ile sınırlandırılmış süreç tasarım eseridir.

Varlık dünyasında bizi en çok ilgilendiren temel parça insanın bizzat kendisidir. Öyleyse insanın hayatı nerede başlar şeklinde yeniden soralım. Sahi nerede?

Portakalda vitaminken mi, anne rahmine düştüğünde mi, akciğerlerine ilk yakıcı nefesini çekip ciyak ciyak bağırdığında mı? Biyolojik olarak hayatın başladığı yer anne karnı. Bilimin dışına çıkınca başlangıç yeri ilk insan.

Bu kadar geniş kapsamlı bir yerden bakmaya gerek yok. Çünkü varacağım yer bireysel hayatlarımızın nerede başladığı. Hatta biyolojiyi, morfolojiyi hatta çaktırmadan paleontolojiye uzanmanın hiçbir anlamı yok. Giriş yaptım varsayın lütfen.

İnsanın hayatı kendisinin farkına vardığı yerde başlar. “Ben kimim?” sorusuna yanıt verdikçe birey kendini tanır. Ve bunun başlangıç yeri genellikle ergenlik dönemidir. Renklerin, kokuların, dokunuşların, insan davranışlarının ve onlara verilen tepkinin dikkat çekmeye başladığı dönem. Hatta o dönem öylesine fırtınalı geçer ki insan-ı kâmil birinin “Enel Hak” kavramına erişiminin sezgisini duyarak, bu dünyada TEK ve BİRİCİK olduğunu iddia eder biçimde tanrısallığı oynar. Çünkü henüz düşünen beyni ve oluşturmaya çalıştığı özgür benliği kırılmaz zincirlerle pranga altına alınmamıştır. Minnacık yaşından itibaren dogmalarla iğdiş edilmişse o başka tabii.

Geçen bir belgeselde duyduğum bir cümle getirdi beni buralara. Diyordu ki, “Hayat, konfor alanı dışına çıktığında başlar.” Konfor sözcüğü, gerçek anlamıyla bana rahatlığı ve huzuru çağrıştırıyor ve hatta daha derinimde tembelliğimi onaylıyor. Oysa yaşam gerçekten oradan çıktığında başlıyor. Ayağa kalkmak, insana el uzatmak, başka canlıların haklarına kulak kesilmek, farklı bir yemek denemek, bir kitap okumak vs. Yani rutinin dışına çıktığında kendi beynin buna uyumlanmak için vızır vızır çalışmaya başlıyor. En basitinden işine gittiğin yolu değiştirmek bile dikkatini toplamanı gerektiriyor. Ezberden çıkıyorsun. Ezber ile konfor alanı tanımı birbirine eş. İşte hayat, ezberden çıktığımız an başlıyor. 

Peki ezberden çıkmak ne demek?

Bugüne değin sana “Bu böyledir” şeklinde öğretilen, belletilen, kabul ettirilen her doğruyu kendin sınamaya başlayınca ezberden çıkıyorsun. Milyonlarca insanın beyni doğduğu andan itibaren ona belletilen temel bilgi ve dogmalar çöplüğü. Çöplüğü temizlemek ve oraya yediveren çiçekler ekmek, yeni ağaçlar dikmek, kendi dizayn ettiğin evler inşa etmek gerçekten sağlam efor gerektiriyor. Ama hayat dediğimiz tılsım da işte tam orada başlıyor…

Farkındalığı yüksek günler dileğimle…