Sabahın seherinde köyün üstüne incecik bir sis çökmüş.
Bir zamanlar çocuk sesleriyle çınlayan meydanda şimdi rüzgârın uğultusu dolaşıyor.
Çeşmenin başında kimse yok; kovalar devrilmiş, oluklardan su bile akmıyor.
Ahırların kapıları pas tutmuş, kümeste horoz ötmez olmuş.
Ocağın ateşi sönmüş, taşları soğuk.
Bir milletin kalbi olan köyler, ağır ağır sessizliğe gömülüyor.
Horozun sesi göğe yükselmezse, sabah ezanına eşlik edecek hayat da kalmaz.
Bir nine, eskiden ineğinin sütünden mayaladığı yoğurdu şimdi marketten alıyor.
Elinde torbası, başında yazmasıyla eve dönüyor ama gözlerinde geçmiş günlerin hüznü var.
Köylü, artık kendi yoğurdunu, kendi ekmeğini, kendi türküsünü bile üretemez hale gelmiş.
Ve çanlar, boşalan köyler için, unutulan üretim için çalıyor…
Rakamların Dili
2000 ’de kırsalda yaşayan nüfus oranımız %41.7 idi.
2024’e geldiğimizde bu oran %12,3’e düştü.
Sadece 24 yılda köylerimiz üçte ikisinden fazlasını kaybetti.
Üstelik 6030 sayılı Büyükşehir Yasası’yla birçok köy, “mahalle” statüsüne geçirilerek istatistiklerde kayboldu. Ama bu, gerçeği değiştirmiyor; köy köydür, mahalleye dönüşmesi onun şehre taşındığı anlamına gelmez.
Bugün Türkiye’nin gerçek kırsal nüfusu %12,3’tür.
Bu demektir ki köylerimiz hızla boşalıyor.
Boşalan Köylerin Bedeli
Tarlalar bomboş, ahırlar sessiz…
İnsanlar geleceğini köyde değil, şehirde arıyor.
Asgari ücretle gecekonduda yaşayan, beton duvarlar arasında ömür tüketen yorgun insanlara dönüşüyor.
Sonuç:
Bazı yıllar Türkiye kendi buğdayını bile yeterince üretemiyor.
Zaman zaman et, saman, buğday ithal etmek zorunda kalıyoruz.
Kırmızı etin kilosu dünyada ortalama 7 dolar iken, Türk insanı aynı et için 18 dolar ödüyor.
Kırsalda yaşayan nüfus için bir de gelişmiş ülkelere bakalım:
İtalya: %28
Almanya: %22
Fransa: %18
ABD: %17
İngiltere: %15
Adamlar sanayide bizden çok ileride ama köylerini yaşatıyorlar. Biz ise köyleri kaderine terk ediyoruz.
Çözüm İçin Ne Yapmalı?
Köylüye yeniden değer verilmeli.
Tarımsal üretim yapanın alın teri, memur maaşından daha kıymetli görülmeli.
Gençler köyde kalmaya teşvik edilmeli.
Faizsiz kredi, makine desteği ve sosyal güvenceleri daha da artırarak köyde üretim cazip hale getirilmeli.
Köy okulları yeniden açılmalı.
Çocukların eğitimi bahanesiyle şehre göç önlenmeli.(Taşımalı eğitime son!)
Kooperatifler güçlendirilmeli.
Köylü ürününü aracısız satabilmeli, emeğinin hakkını almalı.
Yerinde üretim – yerinde tüketim modeli uygulanmalı.
Köyde üretilen ürün, önce köyde ve çevresinde tüketilmeli.
Son Söz
Sanayiyle zenginleşebilirsiniz.
Ama tarımı ihmal ederseniz, şimdilerde olduğu gibi Ukrayna’dan buğday, Paraguay’dan et almak zorunda kalırsınız.
Pandemiyi hatırlayın: Evinde lüks arabası olan da, bankada milyonları olan da aç kaldığında arabayı değil, ekmeği aradı.
Unutmayalım:
Çanlar köyler için, tarım için, üretim için çalıyor!
Onları duymazdan gelirsek, yarın soframızda ekmek yerine sessizlik olacak!