ALT YAPI ZORUNLU OLMALI

Türk futbolunun en büyük sorunu tartışmasız alt yapıdır. Bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda takımın dar alandaki çabalarını bir kenara bırakırsak, neredeyse tüm takımlar gelecek planlarını cüzdanlarına ve bunun elverdiği ölçüde yaptıkları transferlere bağlıyorlar. Bu durum yalnızca Süper Lig’de yaşanan bir kaos olmaktan çoktan çıktı. Profesyonel alt ligler ile birlikte amatörler de transfer sarmalına kapıldı.

Geride bıraktığımız yaz döneminde takımların yeni sezon hazırlıklarını hangi kriterlere göre yaptıklarına net bir şekilde şahit olduk. Profesyonel liglerde durum biraz daha anlaşılabilir. Geçmişten gelen bir alt yapı gelenekleri yoksa ki hiçbir takımda bunun olmadığı ortada, büyük paralar harcayarak transferler yapmaları bir ölçüde anlaşılabilir.

Peki ya amatörler. İşte bunu anlamak gerçekten çok güç. Sınırlı bütçeye sahip kulüpler, yine sınırlı kaynakları olan başkan ve yöneticiler tarafından ayakta tutulmaya çalışılıyor.

Amatör liglerde yalnızca A takımına odaklanmak, kurulacak kadro üzerinden planlama yapmak ve yeşil sahada yalnızca A takım ile var olmak ne kadar doğru? Futbol ile uzaktan ya da yakından ilgilenen herkes bilir ki bu sporun geleceği amatörlere bağlıdır. Bugün ülkenin en yetenekli futbolcuları, en yüksek bonservis bedellerine sahip olan isimleri mutlaka bir amatör kulübün kapısından geçmiş, yolculuklarına buralardan başlamışlardır.

Türk sporunu kurtaracak olan da işte bu yolculuktur. Amatör kulüplerde hedef şampiyonluklar kazanmak, her yıl bir üst ligi yükselme hayaliyle milyonlar harcamak olmamalıdır.

Amatör kulüplerden beklenen ya da daha doğru bir tabirle beklenmesi gereken güçlü altyapılara sahip olmaları, kaynaklarını futbol yolculuklarının sonuna gelen tecrübeli isimler yerine gelecek vadeden isimlere harcamalarıdır.

İşte o zaman kazan kazan formülü devreye girer, yetiştirdiği ve futbol piyasasına sunduğu birkaç özel isim üzerinden kazandıklarıyla her iki kulvarda da başarılı hale gelebileceklerdir. Geçmişte bunun örneklerini nadir de olsu gördük. Boluspor gerçeğini, bir dönem Gençlerbirliği politikalarını hatırlamak yeterli olacaktır.

Bu saatten sonra yapılması gereken, her kulübün en az iki farklı yaş grubunda altyapı takımları oluşturmalarıdır. Bu gruplarla resmi liglere katılması zorunlu hale getirilmeli, bu kriterlere uymayan kulüplerin de yalnızca A takımları ile liglere katılmalarına izin verilmemelidir.

Biraz zorlama da olsa, yola çıkıp mesafe kat etmenin başkaca bir yöntemi şu anki konjonktürde pek de mümkün görünmüyor. Kulüpler kendi istekleri ile hem kendilerinin hem de Türk futbolunun geleceğini kurtarmak için elini taşın altına sokmuyorlarsa, mecbur tutulmalarından yarar olacaktır. Saygılarımla…